Bu gün, benden ayrılmasının 8. ayı şerefine her şeyi bir kenara bırakıp içimden gelenleri ve az çok onun içinden geçenleri yazmaya çalışmak istedim. Ayrılmamız 8 ay önce gerçekleşmişti fakat öncesinde hep aşamalı bir soğuma hissetmiştim onda. Başlarda gözlerime bakarken bile içinin eridiğini hissedebilirdim. Bakmaya bile kıyamadığını anlayabilirdim. Zamanla bu duyguların yok olduğunu görmek şimdiye kadar yaşadığım en büyük acı oldu benim için. Kocaman ve kapkara gözlerindeki aşkı arayıp bulamamak ve o karanlıkta bir şeyleri ararken kendimi de kaybetmek sonum oldu zamanla. Sanmıştım ki hep yanımda kalacak, hep elimi tutacak, ne zaman başım derde girse bana destek olacak... Olmadı... Ondan bir şans daha istemek için kapısını her çaldığımda yola çıkarken umut ışıkları saçan o kapı her seferinde biraz daha sert kapandı yüzüme. Kendime engel olamadım, arkadaşlarına sordum her gün, usanmadan her yerden takip ettim. Hangi gün ne yapmış, hangi olaydan etkilenmiş, nasıl davranmış... Her yeni fotoğraf paylaşımında biraz daha yıkıldım aslında. Gözleri, daha önce hiç görmediğim bir boşluk ve duygusuzlukla doluydu. O kahverenginin en güzel tonu olan gözlerine kim bakarsa anlayabilirdi bu hissizliği. Sadece bana olan aşkının değil, insanlara karşı olan ve sevgi içeren tüm duygularının bittiğini gördüm o ifadede ve bir kere daha üzüldüm halime. Başta da söylediğim gibi, 8 ay olmuş dile kolay. Ben hala onu unutmakla pençeleşiyorum ve yine her zamanki gibi o kazanıyor. Yavaş yavaş etime saplanıyor onsuzluk ve içime kazınıyor ismi büyük harflerle. İnsan içinde tutuyorum kendimi ama ne zaman yalnız kalsam yavaşça bırakıyor gözlerim kendilerini. Onsuz geçirdiğim 8 ay benim için soğuk olmakla beraber keskin acılarla doluydu. Sadece kendimi ifade etmek istedim...