Bazen kimsenin sizi tanımayacağı biri olmak istersiniz ve böyle zamanlarda yeni bir kimliğe ihtiyaç duyarsınız. Ben tam da o noktadayım işte ! Herkesten uzakta sadece kendim olabileceğim bir yer ve her ne kadar kendime itiraf etmek istemesem de beni ben olduğum için sevebilecek birini arıyorum. Yani önceden arıyordum... İstediğim şeyden korkmaya başlamadan önce... Yaşanan her şey yaşanmadan ve o hayatıma dahil olmadan önce... Şimdi yaptığım tek şey saklanmak ve dermansızca uzaklara koşmak. Onun ve korkularımın olmadığı bir yere kaçmaya çalışmak... .......... Hislerimizden saklanmaya ihtiyaç duyduğumuz anlar vardır. İşte o anlarda pat diye karşımıza çıkan his tomarıdır ikilemlerimiz... Bir tarafta hislerin olur, diğer tarafta başına çökmek için vaktini bekleyen korkuların. Hislerinizi özgürce yaşayabilmek için sahip olduğunuz bir parçayı vermeniz gerekir. Çünkü aşk cesaret işidir ve fedakarlık gerektirir. Peki bu ikilemden geriye kalan parça vazgeçilmeye değer midir ? Bir darbede silebileceğiniz bir şey midir ? Bilemezsiniz. Zaten bilseydiniz yaşamaya cesaret edemezdiniz. .......... Ben seni sevmiyorum ki... Kalbimin ortasına yuva yapmış hislere bu adı veremem ben. Ne sevmek diyebilirim ne de aşk... Bilmiyorum. Sadece... Ben sana yüreğimi açıyorum. Ben heybeti benden büyük sevdamı sana veriyorum. Sana uçmak isteyen birkaç kuşum vardı. Onların bıraktım avuçlarına... Ben senin gölgen oldum peri kızı. Sen nereye ben oraya. Sen benim nefesim oldun ve ben sana muhtacım... Beni sev demiyorum ki... Sadece ulaşabileceğim kadar yakınımda ol. Yuvasını bulup huzura kavuşmuş kuşlarımı kafese kapatmamı isteme benden...All Rights Reserved