Adım seslerinin inlettiği sokakta ilerlerken, olabildiğince hızlı adımlar atmaya çalışıyordum. Aralık ayında olmamıza rağmen sonbahar soğuğu yaşadığımız bu günlerde, heyecanım daha çok üşümeme sebep oluyordu. Amacım arkamda beni takip eden adamdan epey bir uzaklaşıp köşeyi dönünce, olabildiğince hızlı koşmaktı. Bu durum, ilk kez başıma gelmiyordu. Daha önce de bir hırsız tarafından takip edilmiştim. Çantamı almış kaçarken bir vatandaş yardım etmişti. Ondan sonra da neredeyse tüm savunma sporlarını öğrenmeye çalışmıştım. Bir çoğunda kara kuşaktım hatta. Ancak bu heyecanla yapabileceğim hareketleri unutabileceğimi düşünüyordum. Nihayet arkama bakmama savaşları vererek köşeye gelmiş farkı da açmıştım. Köşeyi döndüğüm sırada siyah bir minibüs gördüm. Siyah cam filmlerinden gördüğüm kadarıyla içeride bir şoför vardı. Yolun kenarında duruyordu. Hızla minibüse yöneldim. Kapıya tıklatmamla içeriye çekilmem bir oldu. Çığlık atmama kalmadan ağzım kapandı, gözlerim bulanıklaştı ve bilincim gitti.