Merhaba,
Bu mektubu sana denizin ortasından yazıyorum. Büyük ihtimalle benim gibi birinden mektup yazmasını beklemezdin fakat Antarktika'nın ortasındayken mesaj atmak pek kolay olmuyor. Tahmin edeceğin üzere internet de çekmiyor.
Ve unutmadan, evet, bu mektubu Antarktika'dan yazıyorum.
♣
"...Türkiye'yi severim; geceleri gökyüzünü delen uçakların çıkarttığı uğultuyu -ki hiçbir zaman bu uğultu sabahları güzel duyulamaz, geceleyin olduğu gibi gökyüzünün sessizliğinde yankılanmaz, bu yüzdendir geceleri sevmelerim- ve yılbaşı zamanında hiçbir zaman kar yağmamasını. En büyük hayalim olmuştur hep yılbaşına kar ile girmek. Kazık yiyerek izlediğim noel filmlerindeki detaylarda gerçekleşen o ufak ayrıntıyı yaşamak istemişimdir. Öpüşerek ya da 1 Ocak'a yakın zamanda sonlu hayatımın sonsuz aşkını bularak değil, sadece pencerenin arkasında kar yağarken televizyondaki "yılbaşına geri sayım"ın tamamlanmasını. Bunun sebebi de sadece izlediğim ve okuduğum şeylerde saklı elbet, bunun da farkındayım. Yine de sanki o film ve kitaplarda gerçekleşenler gerçekmiş gibi ben de onlara özeniyor, "Bana da." diyerek kardeşini kıskanan çocuk gibi o detayları kıskanıyordum..."
"Anne ben okula gidiyorum"
"Okuldan gelince sana çok güzel bir haberimiz var" dedi babam.
Babam iki elinide birbirine sürttüğüne göre çok kötü bir haberin olacağını düşünüyordum.
Ama babamın tabiriyle iyi bir haberse benim cehennemi yaşacağıma işaretti.
"Tamam" dedim evden çıktım.
Yüzüm düşmüştü babam öyle bir şey dediği zaman ya ben yanıyordum yada abim.
Abim yanmamıştı bu hikayede Korkmaz Ailesinin kızıyla evlenmişti.
Bir erkeğe göre istemediği biriyle evlenmek cennetti. Çünkü o kızı ne kadar sevmese bile bir başkasıyla birlikte olunca erkeklerde belirgin olan bir şey yoktu.
Ama iş kadınlara gelince ya hamile kalırdın yada o cehennemde yanardın.