Kimse onu anlamıyor, sadece tek bir kişi anlıyor o ise iş ortağı kusursuz ve bir okadar da tehlikeli biri nam-ı değer "Zehir ". Savaş sadece onu anlamakla yetinmiyor onun yaşadıklarını hissediyor, çünkü onada yapılan yanlışlar var.
Zehir onun hayalindeki erkek karakter, aşık olduğu çocuk ve bir akıl oyunu ustası. O kendinden hiç taviz vermeden seni ölüme uğurlayabilecek kadar gözü kara. Diğer yandan, senin hayata bağlanmanı sağlayacak kadar sevgi dolu, tabi ona bir kazancı varsa. O bir çıkarcı. Tam bir psikopat, o bir ruhsuz. O bir uyuşturucu bağımlısı. Kendini zehir olarak tanımlıyor çünkü etrafına zehir saçıyor. O gerçekten de yaşayan bir ölü. Savaş acımasız, çünkü zamanında onada acımadılar o sadece kendini koruyor, zarar vererek. Savaşla Zehir arasında bir seçim yapmak zorunda kalan Kumsal doğruyu mu? yanlışı mı? seçecek...
Savaş
"Sence birbirine bu kadar çok benzeyen iki kişi anlaşabilirmi?"
Zehir
"Ben zıt kutuplar birbirini çeker sanıyordum."
Hikayem basitti aslında, ödevim için modelim olmasını isteyecektim. Çabucak bitmesini istediğim, sıkıcı bir işten ibaretti. Renksiz hayatımın, renksiz olaylarından bir tanesiydi.
Tabii, nereden bilebilirdim ki solmuş renklerimi kendi renkleri ile renklendireceğini.