"Ne yani, yalan mı her şey? Bütün hayatım, yaşadıklarım, ailem, arkadaşlarım, hatıralarım... Kimim ben? Hayır, adımı filan sormuyorum, gerçekten ben kimim? Merak ediyorum, ama bir yandan öylesine korkuyorum ki. Öğrenmek istemiyorum, ama bilmeyi çok istiyorum. Kafam çok karışık, duygularım da öyle. Hiçbir şey bilmiy-"
"Canım, iyi misin?"
Gelen bu soruyla irkildi kadın. Girdiği hayal dünyasından çıktı birkaç saniyeliğine, uzun kirpiklerini kırpıştırarak etrafına bakındı. Gözleri eşini bulduğunda hafifçe gülümsemeye çalıştı, ne kadar yapamasa da denedi en azından. Gözlerini tekrar gün batımına kendini hazırlayan pembe gökyüzüne dikip düşünmeye başladı, geriye kalan hayatını, veya bir hayatı kalıp kalmayacağını.
"Benim topraklarımda ölmek için özel bir nedene gerek yok."
Mihra Elnurova, Türkiye'nin güneyinde yer alan, ufak bir Türkmen ülkesi olan Karahan'da yaşamaktadır. Sıcacık bir ailede büyüyen Mihra, hayatın sert ve acımasız yüzüyle henüz tanışmamıştır.
Ta ki ülkesinde baş gösteren iç savaşa kadar.
Ülkenin çeşitli bölgelerinden ayaklanma, silahlanma haberleri gelirken hiçbir sorun olmadığına inanarak yaşayan genç kız, bir sabah bulundukları kasabaya ülkesini ve kendi topraklarını korumak için Türkiye'den askerlerin gönderildiğini öğrenir.
Bu askerlerin arasında hayatının aşkının da olacağından bihaberdir.
Yağmurlu bir günde şarkı söyleyip kendi kendine eğlenirken çitlerin arkasından kendini izleyen Türk askeri Yusuf Agâh Demiral'ı görünce Mihra'nın kalbi o zamana dek hiç atmadığı kadar kuvvetli atmaya başlar.