Üçüncü bilge uzun uzun Kadim'e baktı. Yüzünü avuçları içine aldı.
-Zavallı yavrucak. Pencereden yaptığını izledik. Cesaretin ve asaletin her türlü iyiliği ve güzelliği hak ediyor.
Bir işaretiyle; dört adam yaklaşarak ihtimamla Kadim'i sedyeden kaldırıp, çırılçıplak soydular ve minik bir kameriye içindeki, sarmaşıklarla kaplı, kalın, taş sunağa yatırdılar. Dokuz bilge; masanın çevresindeki yerini aldı. Bellerindeki deri kuşaktan; küçük, gümüş şişeler çıkartarak içindekini Kadim'in üzerine boşalttılar.
Dökülen; bulutumsu altın rengi pırıltılar, milyarlarca oka dönüşüp Kadim'in vücudunun her bir zerresine girdi. Elektrik şoku verilmişçesine vücut titredi, masadan beş on santim yükselip aşağıya indi.
Bilgeler bir adım geriye çekilince, yılan kıvraklığında uzayıveren sarmaşıkların körpe dalları, masadaki Kadim'i örttü. Yapraklar; kendilerini sıkarak, gevşeterek sıvılarını; Kadim'in genişleyen gözeneklerinden, burnundan, ağzından hücrelerine boşalttılar.
Buraya bak cılız okur. Senin geçirdiğin tüm o uykusuz geceler gibi yüzyıllar geçiren Carryhall Lisesi öğrencilerine bak. Bak ve elindeki loş telefon ışığıyla korunmaya çalıştığın gecelerin bu muhteşem yaratığını gör. Bana bak. Ben insan hayatlarını yazdım ve mürekkep olarak kan kullandım. Bana bak ve geceleri güvende olduğuna dair tüm ümitlerini kes!
"Zehir vücudumda yayılırken, okulun ilk günü Leia'nın bana '' Senin başlayacağın okulda hayaletler gezip öğrencileri öldürüyormuş. Ya sana bir şey olursa?'' dediği an aklıma geldi. Artık hayaletlere inanıyordum..."