Sessizliğin sesiydi Elif. Bakmayı bilmeyen gözler içinde, görmeyi bilendi Elif. İçine doğan İslam Güneşiyle yıkanıyordu her vakit. Elhamdulillah'ı hiç düşürmeyen, yaşamın en saf haliydi Elif. Tek hece, dört harfti Elif. Yalnızdı ama ona o harfleri veren, herf harfine ayrı ayrı anlam yükleyen Yaradanı vardı Elif'in. Yikabilir miydi hayat onu? Yaşadıkları yıkabilir miydi? Terk edilisler, küçümser gözler, dışlanmalar dışlarmıydı altın yürekli Elif'i? Allah'a sığınan birinin ümidi hiç biter mi? Her yüreğine hüzün çöktügünde o da dizlerinin üstüne çöker içinden huşu içinde bir "Allaaah!" der, secdeye kapanır tüm dertleri, gözyaşı olur teker teker akardı secdeye, Arş-ı Ala'dan duyulurdu. Çünkü hüzün, hem ona hem müslümanlara en çok yakışan duyguydu.