Sabahın o güzel turuncumsu rengi idama vurmaya başlamıştı. Bu renk hayata bağlanmama yardımcı oluyordu çünkü bu renk yeni bir sabahın rengiydi. Tabi bu hayata ne kadar hayat denilirse. Odanın kapısı yavaşça aralandı kim diye bakınca ayça ablayı yani hemşirem gelmişti. Sarı saçları bana eski saçlarımı hatırlatıyordu. Benim gözlerim de onun ki gibi maviydi ama onunki daha açık maviydi. O güzel sesiyle "nasılmış bugün prensesimiz" dedi. Bende mutlu görünmek için yüzümü "mutlu değilim ama herkesin beni mutlu görmesi gerek" moduna aldım. Ve gülerek " iyiyim teşekkürler"dedim. Artık hastane kokusundan,umutsuzluktan,yalnızlıktan,bana acınan gözlerle bakılmasından bıkmıştım. Artık okula gitmek,arkadaş edinmek,hastane duvarlarının arasından kurtulmak ve belki de hayatımın aşkını bulmak istiyorum. Ama herkesin söylediği gibi "mutluluk herşeyin ilacıdır" sözüne uyuyordum çünkü umudumu yitirmek istemiyordum. Ama mutlu olacak birşey de bulamıyordum.
"Nefret ediyorum senden anlamıyormusun?"dedim titreyen korku dolu sesimle
"Sevemiyorum ben seni olmuyor işte artık vazgeç benden izin ver gideyim"dedim artık bağırmaktan kısılan sesimle gözlerimden yaşlar durmuyordu hıçkırıkların arasında kaybolmuştum...benim isyan etmemin aksine o bana acıyan gözlerle bakıyordu ne kadar acizdim
Kolumu tutan elinden kurtarıp kapıya doğru koştum belime sarılan kollar buna mani oldu kafasını boynuma gömerek derin nefes a
ldı
"Veremem....."
"Eğer benden gitmeye kalkarsan seni odaya bile zincirlerim ama izin vermem"dedi korkudan ne yapıcağımı bilmiyordum artık yaşamak istemiyordum bu adamın esiri olmaktan bıkmıştım....