7 parts Ongoing Düşmanın silah tutan elleri sevdiğim adamı işaret ediyordu. O silah ona doğrultulmuştu, silahın içindeki kurşunun adresi onun kalbi, onun kalbiyse benim evimdi..
O an bir saniye bile düşünmedim, biliyordum ki bin canım olsa sevgilim binini de sana verirdim.
Sırtımı delip geçen kurşun tenimden ter gibi kan boşalmasına sebep olurken bedenim bedenine bir tabutun kapağı gibi kapanmıştı. Uçuruma bir adımdık ve o adımı atmıştık. Acı ciğerlerime bir nehir gibi dolarken düşündüğüm tek şey yine oydu.
"Sena" dedi, ismim dilinden bir ölüm senfonisinin en güzel nakaratı gibi dökülmüştü.
Zihnim ikimize dair anıları bir bir gözlerimin önüne sererken, gözlerinin gözlerime değmesiyle tüm anılar bin parçaya bölünüp dağılmış dağılan her parça benim göğsüme batmıştı. Sırtımda bir kurşun yarası vardı, kalbimde açtığı yaradan daha büyük olmayan.. Ama işte onun kollarındaydım.
Kan kaybediyordum belki ölüyordum ama onun kollarındaydım. O bana böyle bakarken gelecekse ölüm, ne kadar ölüm denirdi ki adına? O gözler de bulmamış mıydım ben yaşamı? Bir çift kahve hare döndürmemiş miydi beni hayata? Aşkla bakan gözleri değil miydi kırk yerinden kırılmış inancımı dirilten, tenime değen dudakları değil miydi beni hayata bağlayan?
Hayır hayır bu ölüm değildi. Onun kollarında nasıl ölürdü insan, ölse ölse gözlerinde ölünürdü.
Hem elleri ellerimdeydi, beni metrelerce derine gömülmüş bir mezarın içinden çekip çıkaran elleri benimleydi.
"Ölmeyeceksin." dedi, bu kelimeye sımsıkı sarılmıştı. Bu kelimenin gerçekliğine derinden inanmıştı. Onu inancından vurmak istemiyordum, onu yarım bırakmak istemiyordum. İnanın ölüm değildi beni korkutan, yaşamak istiyordum, sadece onun için yaşamak istiyordum.