Öylece durmuş ona silahı uzatıyorken kanın damarlarımda akışını, her bir hücremin küllerinden yeniden doğduğunu hissediyordum. Silah namlusu alnımın tam ortasındayken bana kattıklarını, kendini benden acımasızca alışını izliyordum. Sessizdik. Ve ben ilk kez bu kadar korkuyordum. Benim için elmastan bile daha değerli olan o güzel gözleri, bana unutmak istediğim bir anımı hatırlatıyordu. Küçüktüm, savunmasızdım, çaresizdim. Tetiğe basmak istiyordum ama cesaretim yoktu. Tıpkı benim gibi titreyen ellerine bakım. Silahındaki mermi kafesinden çıkmak isteyen bir kuş gibiydi sanki. Beni bitirmek istiyordu. "Bir." dedim. Tüm hayatımın iki saniye sonra yok olacağını bilerek. "İki." dedi. Elindeki silahı kavrayışını, yutkunuşunu ve titreyen dudaklarını son kez doyumsuz izledim. Şimdi üç diyecektim ve her şey sona erecekti. Bana ihanet etmek istercesine dudaklarım aralandı. "Üç." Heyecanla atan kalbimin sesi tüm sessizliği içine çekti. Son kez hayatım film şeridi gibi özümün önünden akıp geçti. İlk seni seviyorum deyişi. İlk elimi tutuşu. İlk beni öpüşü. Ve iki el silah sesi. Bir o. Bir ben. Artık biz diye bir şey yoktu. Ben ve O vardık. Afra ve Toprak.
7 parts