Bazı sözler dokunur insanın yüreyine, sanki bir bıcak gibi, bir tokat gibi...
Ne yapsan unutamaz, hafızandan çıkaramazsın, öyle işte...
Umudunu yitirdiyin anda bir de bakmışsın artık tutunacaq dalın kalmamış...
Her kırıldığında, üzüldüyünde, yıprandığında bir az daha uçurum kenarından yaşadıklarına bakıp ağlıyorsun...
Hadi korkma, bir adım daha diyor aklındakı hayel kırıklıkların...
Korkma atla o, uçurumdan, sen yaparsın sen hayatını yok etdiyin gibi kendinide yok ede bilirsin. İnan bana başara bilirsin...
Neden konuşur biliyormusunuz hayal kırıklıklarınız? çünki onları susturacak bir seveniniz, bir yakınınız, bir Allahın kulu yoktur!
Amma bide hata yap bak...
Nasılda çıkar her kes bir tarafdan.
(Neden yapdın?
Niye yaptın?
Zaten belliydi yapacağın.)
Gibi laflarla getirirler seni o uçurumun kenarına, Ben kendimden biliyorum arkadaşlar!!!
Bu hikaye deyil, ismi "tokat gibi sözler"
Her bölüm bir tokat olsun sana, bana, her kese.
Okuyanlara şimdiden sayqılar!
"Eksiklerimiz kusurlarımız değildir."
Ailem beni hep bunu söyleyerek büyütmüştü. Eksikleri olan insanları dışlamamayı, onları sevmeyi öğretmişlerdi. Ama neden bahsettikleri şey kendi başlarına gelince bana sahip çıkmamışlardı, yük olarak görmüşlerdi.
Benim güzel bir hayatım vardı. Sevecen bir ailem vardı. Beni çok seven bir nişanlım. Gerçekleştireceğim hayallerim...
Sonra bir gün bir kaza geçirdim. İlk başta seslerim, sonra nişanlım, sonra ailem sırayla terk etti. En sonunda kazaya sebep olan kişi ile kaldım.
Sonra kalbim "Artık konuşma sırası bende" dediğinde bende sesizce onu dinlemeye başladım.