"Ben deli değilim!" diye bağırdım. Artık bilinen bir filmin tekrar eden repliği haline gelmişti delilerin 'deli değilim!' demeleri. Burası akıl hastanesiydi, tımarhane, cehennem... Buradaki herkes deli kabul edilirdi. İçlerinde sahiden deliler de vardı, kötü tuzakların masum kurbanları da. Bize kendimizden başka inanan olmayacaktı muhtemelen. Umut her geçen gün tükenirken bir çoğu gibi olduğumuz yere ayak uydurmak için kafayı yiyecektik. Belki de bir şans verilirdi. Bize kurulan hain tuzakların intikamını alabilmek için bir şans. Ve eminim ki o zaman geldiğinde tımarhanenin akıllı delisi olmak yerine sahte bir Prenses olmayı yeğleyecektim.