Başımı göğsüne yasladığımda duyduğum kalp ritmi alışık olduklarımdan değildi.Duymak istediklerimdendi.Sanki yeşil çamın aşk filmlerinde çalan o yumuşak sesli kadının müziği geliyordu inceden kulaklarıma.Hava bi değişik kokuyordu.Aldığım derin nefeste hiç duymadığım bir oksijen kokusu.Ona sarılan ellerim ayrı bir kıymetli.Saçma sapan şeyler görmüş gözlerim layık olduğu resime doymak istercesine bakıyordu.Beynim ilk kez bu kadar bomboş.Korku yok,endişe yok,sorular yok.Durması gerekiyordu zamanın o anlarda.Hayattan bu kadarını istemeye hakkım olmalıydı.O şelale elleri saçlarımın arasında dolaşırken hayat veriyordu ölmüş her bir saç telime.Arada bir kokladığı tenim yasemin üretiyordu sanki.Bedenim ilk kez bu kadar kıymetlenmişti.Yemek yemekten vazgeçmeyen bünyem o yanımdayken terketmiş gibiydi beni.Yaşama dair ihtiyaçlarım uçup gitmiş gibiydi. Acıkmıyordum mesela.Su bile içmiyordum o elleriyle uzatmadığı sürece.Uyuya kaldığım dizleri anne kucağı kadar güvenli huzurlu ve yumuşaktı.İnanmadığım ne kadar şey varsa inanmamı sağlayan adam.Aşka,sevdaya,insana,güvene,huzura,umuda biten inancımdaki beni çürüten tek varlıktı.Bunun adı ne aşktı ne sevda,başka birşeydi hepsinden öte bir duygu.Lugatta bulabileceğim en güzel isimleri bile layık göremediğim birşey.Güneş desem güneş batıyor,ay desem gün doğunca yok oluyor,yıldız desem sadece gece göze görünüyorlar.Rengarenk gökkuşağı yağmurdan sonra merhaba diyor.Bulamıyorum bu duyguya isim.Beni kıymete bindiren adam.O an kucağında ölsemde ayrılmasam dediğim.Yanağındaki gamzesinde boğulmaya razı olduğum.Hayat bu kadar zor olmamalıydı.Beni hiç sevebilme ihtimalin yok muydu ?