Gökyüzündeki her yıldız ömründe bir kez yeryüzüne inerdi kendisine verilen görevi gerçekleştirmek üzere. Stella'nın görevi yarım kalan aşkları, onları resmederek tamamlamaktı. Yüzyıllar boyunca binlerce resim çizmişti. Şimdi hepsi, sararmış ve yırtılmış halde çantasının içinde duruyorken, kendisini eve götürecek olan yıldız kaymasını bekliyordu.
Fakat onu bu dünyada tutan bir şey... Yarım kalmış bir hikâye, yaşanmamış bir aşk, vardı.
★
Eliyle gökyüzünde bir yeri gösterdikten sonra gözlerimin içine baktı. Kelimeler, dudaklarının arasından değerli bir mücevhermişçesine dökülmüştü.
"Buradan yıldızlara, hangi otobüsle gidebilirim?"
İnsanlar üçe ayrılır; Yaşayanlar, Yaşamayanlar. Yaşayamayanlar...
Yaşayanlar: hâlâ dünyadaki hayatına devam edenler.
Yaşamayanlar: öldükten sonra ikinci bir şansı hak edip bu büyülü evrene gelenler.
Yaşayamayanlar: öldükten sonra ikinci şansı hak eden ancak büyü gücü ve dövmesi oluşmayanlar.
🖤
Başlangıç ve bitiş. Bebek arabasıyla gezdiğim yolları, şimdi tekerlekli sandalyeyle geri dönüyorum.
🖤
En büyük gayesi babasının öğrettiği gibi
adaletli bir avukat olmak isteyen Yargı Yargıcı kendini ölümcül bir hastalığın pençesinde bulur.
Öldükten sonra gözlerini başka bir evrende açan Yargı, hastalıklar içinde yüzerken, çektiği acılar bir anda kesildiği için yeteri kadar tepki veremez. Ta ki karşısında ömür boyu kendisini bekleyen ruh eşini görene kadar.
Yaşamayanlar evreni tüm hızında akmaya devam ederken, Yargı olaylara adapte olmaya çalışacak. Öğrendiği en önemli bilgi ise burada insanların tıpkı bir satranç tahtası gibi altıya bölündükleri olacak. Yargı grubunu bulmak için bedeninde belirecek olan dövmeyi beklemek zorunda. Piyon da olabilir, şah da. Ya da hiçbir grubun dövmesi oluşmaz ve kendini bir anda Yaşayamayanlar'ın arasında bulur. Hiçbir büyü gücüne sahip olmayan ve dışlanmışların arasında...