Bir damla yağmur düşmeli yüzüne. Akmalı yanağından süzülerek dudaklarına, oradan yol almalı boynuna ve devam etmeli dokunamadığımın acısını çıkarmak ister gibi. Sonra eve görmeli, ıslanmış biraz, saçları dağılmış, tişörtünü çıkarmış elinde bir havlu. .. Dağınık saçları daha da dağılıyor kuruturken. Kulaklıklarını takıp alıyor kitabını eline, önündeki sehpada bir kupa kahve... Uzatıyor ayaklarını sehpaya. Başlıyor kitabını okumaya, kirpiklerinin gölgesi düşüyor yanaklarına. O kirpiklerden asıyorum kendimi, ölümüm senden olsun der gibi. Geçiyor ruhum karşısına her hareketini izlemek istiyorum. Gözünü sayfadan ayırmadan yavaşça alıp kahveyi götürüyor dudaklarına. Bir yudum alıyor ve adem elması aşağı yukarı hareket ediyor. kupayı geri bırakırken geriliyor dudakları, gülümsüyor. Gülümsemesi dudaklarıma bulaşıyor. Seviyorum bu adamı.
Ben : anneni ara.
Oğuz:ne ?
Ben: sen sinem teyzenin oğlu değil misin?
Annen onu aramanı söylüyor.
Oğuz : peki bunu o niye söylemiyor ?
Ben : şarjı bitmiş?
Oğuz : şarjı bitmişse ben onu nasıl arayacağım peki ?
Ben yazıyor...
Ben çevrimiçi...
Ben : bir dakika oha doğru?
Şarjı bitmişse nasıl arayacaksın ?
Oğuz : bu küçük detayı yeni fark etmen gözlerimi yaşarttı.
Ben : sen bana Altan altan laf mı soktun ?
Hayırlı bir evlat olup annen ara demeden arasaydın böyle olmazdı 🙃
Oğuz : şimdi de sen mi bana laf sokmuş oldun?
Ben : haspinAllah sınanıyorum herhalde , git ara ne bilim ben ya.
Laf filan da sokmuyorum ayrıca.
Oğuz : sen kimsin ?
Ben: komşunuz ?
Oğuz : komşumuz kim?
Ben : evine gelseydin bilirdin.
Oğuz :geldiğim zamanlarda oldu ama tanımıyorum seni ?
Ben : o da senin kayıbın olsun hayırsızlığı bırakıp evine uğrarsın artık belki ?
Oğuz : bu aralar sanmıyorum.
Ben : benim ruhumda hayırsızlık diyorsun.
Oğuz :hayırsız olsaydım bu vatanı korumak için canımı feda etmezdim.
Ben :ne ?
Oğuz: tek hayırsız ben değilmişim anlaşılan , komşusunun oğlunun mesleğini bilmeyen bir komşu kızı.
Ne üzücü.
Tanışalım yüzbaşı Oğuz Türk...