"sen Türksün!
yeryüzünün en ulu milletindensin;sana anlatacağımız tarih denilen yazılar ortada yokken senin milletin doğdu; kanı temiz,yüreği yılmaz,gözü pek yeryüzüne geldi. onbinlerce yıl öyle yaşadın;yine öyle yaşayacaksın;senin dedelerin,ninelerinin çok önce kurduğu yurtlar şenlikte yeryüzünün cenneti oldular. bil ki; başka milletlerin görgüde,yapkıda ilk örneği,desteği,öğütçüsü senin milletin büyük Türk milletidir.
sen Türksün!
on iki bin yıl evvelinde yeryüzünün başka milletleri mağaralarda,taş kovuklarında yaban adamları gibi yaşarken senin dedelerin orta asya denilen anayurdunun göbeğinde kurdukları şehirlerde yaşar, altın başlı kargısı,gümüş bezeli terkisi ile ağızlar sulandırır, gözler kamaştırırdı. yeryüzüne şenliği,medeniyeti, senin ataların verdi,atı dağdan indirip kuzu gibi yapan, üstüne binip dağlar aşan ve taş kovuklarına sinmiş başka milletleri şaşkın şaşkın kendisine baktıran senin milletin büyük Türk milletidir."
Ne yazıyor o meşhur kitapta; "Bütün mutlu aileler birbirine benzer, her mutsuz ailenin mutsuzluğu kendine göredir."
İşte Gonca hatun o mutsuz aileye sahipti. Tek isteği güce sahip olmak isteyen bir babaya, gözünü mücevher ve altınlarla boyanılan bir anneye ve sadece gelecekteki postunu düşünen bir ağabeye sahipti. Ve etrafında ki akbabalara...