Kestane rengi saçlarının her teli hayatına attığı düğümleri simgelercesine birbirine dolanmıştı kızın. Devamlı bir acelesi var gibi bakan gözlerini yalancı çıkaracak kadar da yorgun bi ses tonuna sahipti. Kırılgandı ama dışarıdan buz kütlesini anımsatıyordu tavırları. Halbuki yaşadıklarını çiğnemeden yutardı o anlık ve başını yastığa koyduğunda yalanlarla dolan midesini bulantılar basardı, hazmedemezdi yok sayamazdı çünkü kendi dışında hiçbir şeyi. Kusamazdı da öfkesini etrafına sadece beklerdi zamanın ince narin vücudunu uyuşturmasını. Ve kapatırdı gözlerini gerçek dünyaya bir yalanda kendi söylerdi kendine; ben körüm o yüzden göremiyorum etrafımdaki gerçekleri. Derdi. Dolanırdı kestane renkli saçları dökülürdü gözlerinin önüne kör olduğu yalanına inandırırarak uyuturdu onu. ~~~~ Kalemle çizilmiş gibi dümdüz çizgi şeklinde dudaklarıyla, birini bekliyormuşcasına aranan gözleriyle, farkında olmadan çattığı kaşlarıyla, sinirlendiğinde belirginleşen elmacık kemikleriyle, somurtkanlığıyla, çabuk sıkılgan ve sabırsız olduğundan devamlı kenetli kollarıyla fazla bendi. Ama benim ben olmak için çok fazla sebebim vardı peki onun ben olmak için yeterli sebebi var mıydı işte bunu merak ediyordum. Sahte, iki anlamlı kelimeler seçerek konuşan insanlardan masallar dinlemek için büyük olduğumdan sağır olmayı seçmiştim ben peki ya onun sessizliğinin altında ne yatıyordu, gürültüden konuşma sırası mı ona geçmiyordu yoksa konuşma eylemi ona göre dilin dişler arasındaki hareketinden fazlası mıydı? -Sarp BAYCANAll Rights Reserved
1 part