- Çocuk yaşta Kefolanya Adası'da koparıldığında bütün hayallerine veda etti Nasya. Kaderi, ona hizmetçi olacağını fısıldasa da asi bir denizkızıydı o. Cehennem beklerken cenneti bulduğu Osmanlı Sarayı'nda kraliçe olmaya ant içmişti. Entrikalara, hiç uyumayan düşmanlara, sinsice kol gezen ölüme ve ihanetlere, zekâsı ve insanı büyüleyen güzelliğiyle meydan okudu. Talihi kendine aşık eden, Osmanlı'nın yolunu çizen Mahpeyker Kösem Sultan'dı artık o. Ancak uğruna gençliğini, çocuklarını, vicdanını, umutlarını feda ettiği taht, kime sadık kalmıştı ki ona kalsın? Koskoca bir devleti, sayısız padişahı dize getiren, onu Osmanlı'da Kösem yapan zekası, sonunda kadere boyun eğecekti belki de... Ama, cihana hükmeden Mahpeyker Kösem Sultan'dı o. Tarihi padişahlar değil, o yazmıştı. Ve ant olsun ki, adı tarih sayfalarından eksik kalmayacaktı. Bir tek Azrail alabilirdi canını. Varsın o da alsındı!
- Yeni Bölümler Salı, Perşembe ve Cumartesi günleri sadece Wattpad'de!
- Bu hikaye telif hakları ile birlikte yazara aittir. İzinsiz alınması kesinlikle yasaktır!
"Bey bir şey demeyecek misin, Ne oldu, Ne kararı alındı?"
Dedemin bakışları ben dışında tüm aile üyelerinde gezindi. Baktığı herkes yerinde kıpırdanırken ben bakmadığı halde kıpırdanıyordum.
En sonunda ise tekrardan babaanneme döndü ve dudaklarını araladı.
"Karar alındı. Barış sağlanacak.
Biz o aşiretten bir kız alacağız ve onlarda bizden bir kız alacak."
Ben rahatlamamız gerektiğini düşünürken, ortam daha da gerilmişti. Sebebini anlayamıyordum.
İki aşiret aralarında düğün yapıcaktı işte. Ben umuyorum ki gönlü olan kişiler evlenir.
Ortamdaki sessizlik dedemin sesi ile kesildi. Ama sanki o sessizlik artık çok daha bir sessizlik gibi geldi bana.
Ölüm sessizliği gibi.
"Ahter'i yarın akşama hazırlayın, Şahkar aşiretinin ağası, Ares Şahkar
Yarın istemeye gelecektir."
Hayır. Barış sağlansın diye her şeyi yapamazdım. Kesinlikle yapamazdım. Ben yapamazdım.