14 parts Ongoing Maral elindeki kahve bardağını sıkıca tutarak nişan gecesinin yoğunluğundan uzaklaşmak için terasa çıktı. Kalabalık ve yüksek sesler geride kalırken, geceye serin bir rüzgar eşlik ediyordu. Derin bir nefes alıp gözlerini gökyüzüne çevirdi; sanki o anda tüm düşüncelerini boşaltmak, bu özel gecenin heyecanını biraz olsun sakinleştirmek istiyordu.
Tam o sırada, sessiz adımlarla yanına bir adam yaklaştı. Ay ışığı yüzünü tam aydınlatmıyordu, ama karanlık gölgeler içinde bile adamın gözlerini üzerine dikmiş olduğunu hissetti. İçinde belli belirsiz bir tedirginlik yükseldi, ama adımlarını geriye çekmek için fazla geç kalmıştı. Adam, elinde küçük bir kağıt parçasını uzatarak, ses çıkarmadan Maral'a uzattı.
Maral bir an tereddüt etti, ama sonra kağıdı aldı. Parmaklarının titrediğini fark etmeden kağıdı açtı ve gözleri üzerine yazılı cümlelere odaklandı:
"Bir anlık heves ile atılan adımlar sonrasında büyük bir pişmanlıklara yol açabilir prenses, unutma ben hep buradayım fakat geç gelirsen ikimiz için de bir kaybediş olur."
Kalbi hızla çarpmaya başladı. Bu sözlerin anlamını çözmeye çalışırken zihninde bir dizi soru dolandı. Kimdi bu adam? Neden bu mesajı ona iletmişti? Ve daha önemlisi, "ben hep buradayım" ifadesiyle ne demek istiyordu?
Başını kaldırıp adama bakmak için çevirdiğinde, onun çoktan ortadan kaybolduğunu fark etti. Geriye sadece kağıdın üstündeki o tehditkar cümleler ve geceye karışan belirsiz bir korku kalmıştı.
Maral, kalbinin attığını neredeyse duyacak gibi oldu. Bu mesajı Ayhan'a anlatmalı mıydı? Yoksa onu endişelendirmemek için bu olayı kendine mi saklamalıydı? Ayhan ona güveniyordu ve onun yanında güvende olduğunu biliyordu. Ama bu mesajın ardındaki tehdit, içine işleyen bir şüphe yaratmıştı.
Derin bir nefes aldı, kağıdı dikkatlice katlayıp elbisesinin cebine koydu. İçeri