Zaman Yolcuları Serisi 2 - Mayıs Güneşi
  • Reads 7,011
  • Votes 118
  • Parts 1
  • Reads 7,011
  • Votes 118
  • Parts 1
Complete, First published Jun 05, 2013
May Frances Woods, 1993 yılı Belfast IRA saldırılarından birinde annesini kaybetmiştir. O zamanlar beş yaşında bir çocuktur ve hayatı boyunca Shankill Caddesinde gerçekleşen o bomba patlamasının sesini ve ona yaşattıklarını unutmayacaktır.  
Annesinin ölümünün on yedinci yıl dönümünde, yıldız kaydığı sırada genç kız farkında olmadan farklı bir hayata dair bir dilek diler. Bu imkânsızın gerçekleşeceğinden hiç haberi yoktur. Zaten böyle bir şeyi umması da çok saçma olacaktır. Ama dileği gerçek olur ve iki yüzyıl geçmişe gider. Kenidini 1810 yılı Hertfordshire’ının küçük bir köyünde papaz evine yakın bir ağaçlık altında bulur. 
Kendine bir iş edinip orada yaşamaya başladıkça ve genç Baronet Walter Whiteley’yi tanıdıkça her şey daha farklı bir hal alır. Zamanla kilitlediği kalbinin kapıları da yeni bir aşka açılmak ister. Her zaman cesur olan genç kız bu defa da cesur olacak mıdır? 
Peki ya gördüğü insanda içinde söylemediği şeyler barındırdığı hissini uyandıran bu soğuk ve kibirli baronet kim olduğunu tanımadığı, aşağı tabakadan olduğuna inandığı  ve her gördüğünde kalbini uçuran bu umarsız genç  kıza olan aşkını itiraf edip kuralları hiçe sayacak cesareti gösterecek midir? Aşk bu imkânsız ikili için doğru zamanda ve doğru yerde çanları çalacak mıdır?
All Rights Reserved
Sign up to add Zaman Yolcuları Serisi 2 - Mayıs Güneşi to your library and receive updates
or
#46mayıs
Content Guidelines
You may also like
AİDİYET - ADEN & DEVRİM by RuyamG
38 parts Complete
''Yıllardır beni görmeni bekliyorum.'' Bir eli çıplak sırtımdayken diğer eli bacağımı okşuyordu. Sıcak nefesi dudaklarıma vururken ifadesiz kalmak benim için çok zordu. İçimden yükselen duygularla ona teslim olmak istiyordum. ''Her zaman bir adım arkandaydım. Sadece bir kere... kafanı çevirseydin beni görürdün, Aden.'' Sesindeki muhtaçlık ona hiç yakışmıyordu. Herkes onun gücünden ve ne kadar yenilmez olduğundan bahsederken onun tek istediği bendim. Hem de yıllardır... Hislerini bilmediğimi ve onu görmediğimi düşünüyordu. Ne kadar yanıldığını ah bir bilse! ''Kokunu özledim.'' Kafası boynuma sokulurken bedenim istemsiz olarak titredi. Ben... daha önce bu hislerle hiç kuşatılmamıştım. Bedenim benden bağımsız hareket ediyordu. ''Devrim...'' Anında işaret parmağıyla dudaklarımın üzerini örttü. ''Şhhh,'' ''Bugün benim sıram, Aden Özkan.'' Hem aklımı başımdan alıyor hem de konuşmama izin vermiyordu. ''Seni her gördüğümde yapmak istediğim ilk şey buydu.'' Sırtımdaki elini sıkılaştırırken bacağımdaki elini daireler çizerek belime çıkardı. ''Seni böyle kollarımın arasında sarmak istiyordum.'' Fısıldayarak, ''Sonsuza kadar.'' dedi. ''Devrim, ben...'' ''Bir kez daha sözümü kesersen Aden, seni susturma yöntemim dudaklarım olacak.'' Ne!? Şaşkınlıkla gözlerim açıldı. Kollarının sıcaklığıyla mayışan bedenim gerginleşti. ''Buna daha fazla dayanamıyorum. Sensizlik... beni mahvediyor.'' Sözleriyle darmadağın olmuş bir haldeydim. Onun olmak istiyordum. Bunu yapamazdım çünkü bizim ailelerimiz düşmandı! Devrim ne düşündüğümü anlamış olacak ki, ''Siktiğimin düşmanlığı umurumda bile değil, Aden.'' dedi. Oturduğum masaya heybetli bedeniyle yaklaştı. ''Ben Devrim Soypak, seni kendime alacağım.'' ''Öyle ya da böyle!'' ''Hazırlan Aden, çok yakında gelinim olacaksın.''
You may also like
Slide 1 of 10
Lafügüzaf  cover
Mafya                                     ( birinci kitap) cover
Dönüm Noktası  cover
BERDEL (+18) cover
GÜN TABAĞI | TEXTİNG cover
SEVDA KONMUŞ DALLARIMA  cover
Sabır Vaktine Esirdir / Texting cover
SEN BEN VE BİZ. *Texting* (+18) cover
AİDİYET - ADEN & DEVRİM cover
KADERİN ÇİZDİĞİ YOL (Düzenleniyor) cover

Lafügüzaf

19 parts Ongoing

Aşk suçtu. Senin olmayan birisi için beslediğin duygular bir cellat gibi dikilirdi karşına. Sonra kollarına iki asker girerdi, o askerler başını bir kütüğün üstüne bastırırken boynuna inecek baltayı büyük bir sabırla beklerdi insan beklerdi ki, cellat alacak onun kellesini. Ama o balta inmeden önce, dururdu zaman. Sabır kanatırdı insanın her bir zerresini, bir işkenceden farksız akardı saniyeler, bir sudan sessiz, bir dalgadan daha hırçın. Aşk cellattı, ve o balta aşkın ellerinden inerdi insanın boynuna. Sevda cehennemdi, seni sevemeyen birinin aşkı ateşdi. Kendi kalbini yakan, kendi kanını akıtan bir kılıçtı. İnsan nasıl saplardı kendi sırtına bıçağı? İnsan ancak aşık olsa ihanet ederdi kendisine. Aşk ihanetdi, aşk en büyük oyun ve insanın kendine yaptığı ihanetdi. O Yavuz Payidar'dı, kendine en büyük ihaneti yapmış sırtına bir bıçak saplamış, boynunu bir cellatın önüne uzatmıştı. O Payidar'dı, sevdalanmıştı. Ve sevda, onun ihanetiydi.