Gece, anıların sığınağıydı. Anıları saklayan, koruyup kollayandı. Sadece bazı geceler, kırılan bir kar küresi gibi özgür bırakırdı anıları. Yeryüzüne düşerdi anılar. Toprak buram buram anı kokardı. Dolunay, bu anıları bir bir yaşardı. Anılar bazen o kadar şiddetli yağarlardı ki, dayanamaz o da ağlardı sessizce. Gözyaşları geceye gizlenir, görülmezdi ve kimse Dolunay 'ın ağladığını bilmezdi. Bu böyleydi işte. Biri intihar ederdi ve anıları geceye karışıp, Dolunay'a yağardı. Peki Dolunay bu kadar anıya dayanabilecek miydi?
Bir kaldırımın köşesinde buldum hayalimi.
Gözlerimi kapattım, bıraktım avucuna kalbimi.
Dedi ki, sonuna kadar tutacak mısın elimi?
İçimden cevapladım, birlikte tırmanacağız tüm merdivenleri.
Mumlar üfledim, dilekler diledim.
Kayan her yıldızda adını sayıkladı dilim.
Ve o bana doğru tek bir adım geldiğinde
Ben hiç gitmesin diye bütün yolları denedim.
🏀
"Doruk?" dedim heyecanla. Bakışları yüzümde oyalanmaya devam ettikçe duramadım yerimde. Bir şey söyleyecekti. Bir şey söylemek için buradaydı. "Kaptın mı formayı?"
"Feza," dedi ve seri adımlarla ona doğru ilerlediğim sırada o da birkaç adım yaklaştı bana. Sadece ismimi söylemişti ama heyecanını yansıtması için bu yeterliydi. Devam etmesini beklerken kalbim yerinden çıkacak gibiydi. "Kaptık formayı."