Gece, anıların sığınağıydı. Anıları saklayan, koruyup kollayandı. Sadece bazı geceler, kırılan bir kar küresi gibi özgür bırakırdı anıları. Yeryüzüne düşerdi anılar. Toprak buram buram anı kokardı. Dolunay, bu anıları bir bir yaşardı. Anılar bazen o kadar şiddetli yağarlardı ki, dayanamaz o da ağlardı sessizce. Gözyaşları geceye gizlenir, görülmezdi ve kimse Dolunay 'ın ağladığını bilmezdi. Bu böyleydi işte. Biri intihar ederdi ve anıları geceye karışıp, Dolunay'a yağardı. Peki Dolunay bu kadar anıya dayanabilecek miydi?
"Sevilmek isterken iliklerine kadar sevgisizliği hisseden herkese..."
(...)
"Senin şımarıklıklarını çekecek bir adam değilim."
Sözleri üzerine gözlerim gözlerinde asılı kaldı. Kelimeler zihnimde bir oraya bir buraya kaçışırken hepsini bir araya toplamak oldukça zor olmuştu. Sakin ol Efsan... Kalbimdeki anlamsız ağrıyı görmezlikten geldim. Çenemi havaya dikip ters ters ona baktım. Giydiğim siyah topuklular sayesinde aramızdaki boy farkı bir kafa mesafesi kadarken gerginlikten kuruyan dudaklarımı ıslatıp onunkiler kadar acımasız olan sözlerimi sarf ettim.
"Bende sana şımarıklık yapacak bir kadın değilim."
Yayın tarihi: 12.05.2024