Gece, anıların sığınağıydı. Anıları saklayan, koruyup kollayandı. Sadece bazı geceler, kırılan bir kar küresi gibi özgür bırakırdı anıları. Yeryüzüne düşerdi anılar. Toprak buram buram anı kokardı. Dolunay, bu anıları bir bir yaşardı. Anılar bazen o kadar şiddetli yağarlardı ki, dayanamaz o da ağlardı sessizce. Gözyaşları geceye gizlenir, görülmezdi ve kimse Dolunay 'ın ağladığını bilmezdi. Bu böyleydi işte. Biri intihar ederdi ve anıları geceye karışıp, Dolunay'a yağardı. Peki Dolunay bu kadar anıya dayanabilecek miydi?