Hayat bu... İnsan nelere karşı koyuyor nelerle karşı karşıya geliyor. Hangi acılarla mahvolup hangi sevinçlerle uçuyor. Bazen en dibe vururken bazen gökyüzünün en mest eden semasında süzülüp özgürlüğe doğru kanat çırpıyor. Aslında bir şey var ki o da bu koca yaşlı şişman dünyada bu küçük insanlar ne olursa olsun bir yerden kendilerine lütfedilen hediyeyi bekliyor... Mutlu olmak, huzur bulmak ve kesinlikle delilikler yapmak için...
İşte bu mucizeden bir haber olan asi ama bir o kadar da yufka yürekli, deli dolu, insanlara karşı mesafeli ama içindeki küçük kız çocuğunun o minik, kirlenmemiş kalbini de ortaya çıkarmaya cesareti olmayan, yirmi yaşında olan bir asi kelebek ... Nefes...
Ama bazıları da vardır ki bu mucizeye tüm kalbiyle inanan, bir gün sonsuza kadar mutlu biten masallardaki gibi ilelebet mesut olmayı isteyen, hiçbir kötülük düşünmeyerek insanlara yaklaşan ve tabi ki hayatının o beyaz atlı prensini bekleyen yirmi yaşındaki bir prenses... Asel...
"NEEEEEE" meltem teyzenin bağırmasıyla koltuktan sıçradım
"Bir dakika bir dakika, ben şimdi doğrumu anlıyorum. Adamın biriyle tüm gün boyunca gezip tozup eğleniyorsun hatta ve hatta gecesinde çocuk yapabilecek kadar yakınlaşıyorsun ama sabah kalktığında adam ortalıkta yok ve sen yattığın kişinin adını bile bilmiyorsun " evet sanırım bige güzel bir şekilde özetlemişti
İlk 10 bölüm aynı anda atılmıştı.