Yalnızdı... Üzerinde yıllardır eskitemediği çizgili pijaması, yüzünde çizgiler... Kendi kendine konuşuyordu, her zaman olduğu gibi:
"-Hay Allah! Yine elektrik kesildi. Ne de karanlık oldu birden bire... İnsan ürküyor. Bilmem mezarda ne olur halimiz?"
Yeri neredeyse hiç değişmeyen kibrit kutusunu, yaşının verdiği ağırlıkla biraz geç de olsa buldu ve emin olmak için salladı.
"-İşte kibrit burada... Şurada bir yerde de mum olacaktı.Yakayım da gözümün önünü göreyim... Hah, tamaaam."
Sonra yıllar öncesinde buluverdi kendini. Gülümsedi... Ve anlatmaya başladı, biri dinliyormuş gibi:
"-Çocukken, elektrik kesildiğinde, küçük odanın perdelerini açar, ay ışığında sohbet ederdik, annem, babam, kardeşim ben... Ne hoş olurdu Ya Rabbi!
Babam, köyde eşekten nasıl düştüğünü, annem, tarzancılık oynayayım derken, ağaç dalında nasıl asılı kaldığını anlatırdı... Biz de gülerdik.
Elektriğin kesilmesine hep sevinirdik. Çünkü birbirimize en yakın olduğumuz, hatıraları, mutluluğu hatırlardık
Siyahi bir Amerikan askerinin Türk bir kıza olan saplantılı aşkını okumak isterseniz, biz buralardayız.
"Bu ateş bizi yakar Ay ışığı."
🌖
Zeynep, küçücük cüssesi ile yüksek bir dağ kadar kibirliydi. Kibirli ve ulaşılamaz.
Bu dağ, otuzlu yaşlarının ortalarına gelmiş adamı hırslandırdı. O dağı aşacak ve yerle bir edecekti!
Belinden çıkardığı kelepçeleri genç kızın ince bileklerine geçirdi. Bu ona sapkın bir haz veriyordu. O dağı arşınladığını hissetti, ciğerlerine bol bol oksijen çekiyordu. Zeynep'i demir parmaklıkların arkasına tıktığında o dağı yerle bir edecek, yıkıntıları üzerinde zaferini kutlayacaktı.
Fakat bu soğuk savaşın sonunda kimin kazanacağını zaman gösterecekti.
🌕
"Beni sensiz yaşamaya itme Zeynep, çünkü bu yaşamak değil."
🌒
(Klişe barındırmaz!)
Çalınma ve kopyalanma durumunda yasal işlem başlatılacaktır!