Her şey noktalama işaretlerinden ibaret değil mi? Cümleyi ayıranın virgül, sonlandıranın nokta olması gibi. Nerede bu karanlığa sığınmış noktalar? Sigaranın filtreden önceki son dumanında mı? Ya da bir celladın kanlı ayağının ucundaki sandalyede mi? Yoksa bitmek üzere olan bir şarkının son nakaratında? Belki de savaşın ortasında kalmış bir kız çocuğunun acı haykırışlarındadır. Peki ya umursamadığınız tripli cümlelere konuk olamayan o kayıp virgül? Her şeyin güzel başlayıp "ama"larla mutluluğumuzu körelten kötü cümlelerin ayracı mı? Yoksa tüm dertlerimizi anlatıp suskunluğumuzdan sonra "Boşver..." demelerimizdeki acı çaresizliğin tarifi mi? Hangi cümle biziz, hangi kelime yada hangi nokta biziz tanımı olmayan arafta? Hangi düşük cümlelerin telaffuzundaki karanlık kelimelerin kurbanıyız?.. Ben Akın, dönüşü olmayan bir masumiyetimin virgülündeyim. Noktam ise çaresizliğe bürünmüş tükenişim..