Eylül..." dedi nefesini tutarken. Ve o an... Allahım o an hayatımın en zafer dolu anı olabilirdi. Çünkü ben gözlerindeki o şeyi çözmüştüm. Anlamama mı yoksa Doruk' un ilk defa gözlerindeki duyguyu çözmeme izin vermesine mi sevineceğime karar veremezken Doruk tuttuğu elimi biraz daha kavradı. Dışarda deli gibi yağan yağmura bakıp "Sence ıslanmak için çok mu erken?" diye sordu. Dediğini anlayarak gülümsedim. Bunun için geç bile kalmıştık. Kafamı onun baktığı yöne çevirdikten sonra sesimin titrememesi için dua ederek derin bir nefes aldım. "Bence tam zamanı." İstediği türden bir cevap almış olacakki memnuniyetle bana döndü. Mutluluk, huzur ve birazda çapkın bir bakışla "Ama sonra hastalanınca o yağmurdan korunmak yok." dedi. "Hastalanıp yataklara düşmek için yağmur altında ıslanmak vardır." dediğimde gülümsemesi hafifçe söndü. Gözlerinin rengi koyulaşır gibi oldu. Allahım neden her şey bu çocuğun gözlerinde bitiyor ki? Elleriyle yüzümü kavrayarak bana doğru biraz daha eğildi ve kafasını hafif yana yatırdı "Ama ben senin hastalanmanı istemiyorum Eylül."