Bu yolda defalarca kaybedip kazanacağım. Defalarca umudumu kaybedip bulacağım. Defalarca ağlayıp güleceğim. Defalarca nefret edip seveceğim. Ve defalarca ölüp yaşayacağım.
Pes etmek en basit kaçış yoluydu. Ama ben başladığım bu yolun sonunu merak ediyordum. Sonuç iki türlüydü; ya ben kazanacaktım yada ölüm.
***
Bu hikaye sadece bir aşk hikayesi değildi. Hem umudun hem aşkın, hem ölümün hem yaşamın, hem siyahın hem mavinin, hem ağlamanın hem gülmenin, hem acı çekmenin hem mutlu olmının hikayesiydi. Ve en önemliside Poyraz ve Elçin'in hikayesiydi...
Sayfalar arasında kendinizden birkaç parça bir şeyler bulmanız dileğiyle...
-Sevmek bu kadar acı vermeseydi, sevilmenin ne anlamı kalırdı ki.-
Ben : anneni ara.
Oğuz:ne ?
Ben: sen sinem teyzenin oğlu değil misin?
Annen onu aramanı söylüyor.
Oğuz : peki bunu o niye söylemiyor ?
Ben : şarjı bitmiş?
Oğuz : şarjı bitmişse ben onu nasıl arayacağım peki ?
Ben yazıyor...
Ben çevrimiçi...
Ben : bir dakika oha doğru?
Şarjı bitmişse nasıl arayacaksın ?
Oğuz : bu küçük detayı yeni fark etmen gözlerimi yaşarttı.
Ben : sen bana Altan altan laf mı soktun ?
Hayırlı bir evlat olup annen ara demeden arasaydın böyle olmazdı 🙃
Oğuz : şimdi de sen mi bana laf sokmuş oldun?
Ben : haspinAllah sınanıyorum herhalde , git ara ne bilim ben ya.
Laf filan da sokmuyorum ayrıca.
Oğuz : sen kimsin ?
Ben: komşunuz ?
Oğuz : komşumuz kim?
Ben : evine gelseydin bilirdin.
Oğuz :geldiğim zamanlarda oldu ama tanımıyorum seni ?
Ben : o da senin kayıbın olsun hayırsızlığı bırakıp evine uğrarsın artık belki ?
Oğuz : bu aralar sanmıyorum.
Ben : benim ruhumda hayırsızlık diyorsun.
Oğuz :hayırsız olsaydım bu vatanı korumak için canımı feda etmezdim.
Ben :ne ?
Oğuz: tek hayırsız ben değilmişim anlaşılan , komşusunun oğlunun mesleğini bilmeyen bir komşu kızı.
Ne üzücü.
Tanışalım yüzbaşı Oğuz Türk...