Türkler Çin esaretinden kurtulduktan sonra; Buhara, Semerkant, Talkan, Baykent gibi şehirlere yerleşmiş, deri imal ediyor ve pamuktan kağıt üretiyorlar, bu şekilde ticaret yapıyorlardı. Türkler bu yolla iyi kazanç elde ediyorlardı.
Bunların yanı sıra, Altın Madenleri çalıştırıyorlardı.
O döneme adeta damgasını vurmuş, Zengin Şehir, yani Semerkant'ın zenginliği dillere destan olmuştu.
Bu zenginlik İslamı kana bulamış Emevilerin gözünden hiç kaçmamıştı.
Bu zenginlik Arapların gözünü alsa da Türklerden korkuyorlardı. Ve aralarındaki sınır olan, Ceyhun nehrini geçmeye cesaret edemiyorlardı.
Bunun elbet bir sebebi vardı; daha önce Halife Osman zamanında, Muhammed bin Cerir komutasındaki Araplar İslamı yayma bahanesiyle oraları talan etmek için 2700 kişilik bir ordu ile Fergane'ye kadar girdiyse de Türkler tarafından yok edilmişlerdi.
Ancak daha sonraları Muaviye tarafından, Ceyhun nehrinin altında kalan Horasan'ın tamamıyla işgal edilmesi ile o bölgede ilk Araplaştırma ve İslamlaştırma girişimleri başlamış oldu..
Miray sırların, yaşamın ve ölümün kilit noktası olan o kişi. Her şeyin başlangıcı ve belki de her şeyin sonu.
🗝️
6 yaşında ailesi tarafından terk edilen Miray, yıllar sonra babasıyla karşılıyor ve böylelikle hayatında yüzleşmeye belki de hiç hazır olmadığı şeylerle yüzleşiyor. Miray, çok büyük bir oyunun döndüğünün farkında fakat o, oynamayı red ediyor. Yöneticiyi arıyor. Yönetici ise planını gerçekleştirdığinde, asıl yıkım ve oyunun o zaman başlayacağının farkında değil. Çünkü Miray, yalnız değil. En yalnız kaldığını sandığı anda bile.
❝Çığlıklarını duyuyorum. Yardımım için yardımın gerek, Kimsesiz.❞
.
.
.
.
Her okuyucuya hitap etmeyebilir.