Bir hikaye var kulağımda çınlayan, ruhuma dolanan, benliğimi örümcek ağlarıyla kaplayan. Dudağımda bir mırıldanma, 'ben konuşabiliyor muyum?' kaşlarım çatık; etraf kış. Ellerimde kan, yüreğim de azap. Sonsuz süküt... ve bir cinayet. Kafadan tek kurşun. Ölen kim? Benim. Katil kim? Katil... aşık olduğum adam. * "Kaçtın. Yüreğine sığmayan korkunun duvarlarını aşarak, vicdanına el vermeyen kirli bezleri, bir ahraz olarak saklandığın yerleri onun keşfetmesi ile kaçtın. Ya da şöyle diyelim; kaçmaya çalıştın. Özgür olmayıp, özgür hissettiğin bir kafeste nereye kaçacaksın?" Gözleri kararmaya başlamıştı. Zihninde yankılanan sorular, cevaplarını bekliyordu. "Onun yanında tutsak olduktan sonra nasıl özgür hissedebiliyorsun, anlamıyorum. Ellerinde ceset izleri taşıyan bir geçmiş, vicdanında hakikati öldürdü sanan bir gelecek ve bu iki zaman diliminin arasında asılı kalan iki ruh, azap içinde kavruluyor." Gülüşü içi boş olan bir oda da duvarlara çarparak yankılandı. Lacivert bulaşmış gözlerine bakıyordu. "Unutma; vicdan saklanılamayan ve susturulamayan, en büyük azaptır. Sen kendinden kaçtıkça yine kendine çarpan bir aynasın. O ise sana bu aynayı tutan hakikatin. Daha fazla kaçamazsın! Çıkmaz sokaktasın artık!" Karşısındaki görüntü kaybolurken, son cümlesinin yakıcı zehri oda da asılı kaldı. "Gerçek katil sensin, saklanamazsın." Hayata inat yaşayanlara ithaf edilmiştir. /27.02.2016/
9 parts