Beyaz karlar yağıyordu uzun, çok uzun duvarların üstüne. Duvarların arasından kayıp geçen o kar taneleri, çığlıklara tanık oluyordu. ''Keşke, keşke tanık olmasaydım buna.'' diyorlardı, ama çok geçti.
Küçücük o masum yüzlerin, arkasında bir canavar olduğuna inanan o insan oğulları, acımasızlıklarını bir kez daha gösteriyorlardı. Vampirleri, altın bir bülbül gibi kapatıyorlardı, şarkı söylemelerini değil çığlıklarıyla boğulmalarını istiyorlardı.
Altın ve gümüş o halkaların birleşmesiyle, her şey değişecekti. Gerçekler, gün yüzüne çıkacak, yalancıları ve yalanı yakıp kavuracaktı.
Bunların hepsi, o kehanete bağlıydı.
''Yabancı türe ait o kızın yüzükleri, bir ırkın kurtuluş kapılarını açacaktı. Her şey, ona ve yüzüklere bağlıydı.''
Kurtuluşu yalvaran, özgürlüğe ellerini uzatan vampirler kehaneti bilmeden haykırdılar.
'' Kaçamıyoruz Bu Cehennemden...''
Sadece kafa dinlemek için çıkmıştım evden bir daha dönüşüm olmadı eve bir vampir tarafından esir tutuldum bu beni oldukça korkutuyor kaçmaya çalıştığım an dibimde bitiyor
sırlar gün yüzüne çıktığında aramızdaki bağlar dahada kuvvetli oluyor
aşk mı bu nefret mi bu hangisi
kurgu