Hayatta insanların yaşabileceği yüzlerce hatta binlerce duygu çeşidi vardı. Mesela kederleri vardı içlerine sığdıramadıkları; denizlere kadar taşıp dökülen.. Umutları vardı taşa takılıp yıkılan, tebessüm ederek dışa vurdukları mutlulukları, ağlayarak dışa attıkları üzüntüleri, acıları vardı. En önemlisi nefretleri vardı içindeki intikam duygularını körükleyen. Nefret öyle bir şeydi ki buna duygu denemezdi. Bazılarına göre hayat şekli belkide bir davranış biçimiydi. Hatta öyle tutkulu bir duyguydu ki bazen sevginin bile önüne geçebiliyordu. Bazı insanlar sevgileri için kendilerini feda edebilirken, bazılarıda nefretten besleniyorlardı. Onların dünyada kaybedecek hiçbir şeyleri yoktu. Tıpkı Atlas gibi.. Küçükken ailesini bir trafik kazasında kaybettiğini sanırken bunun bir komplo olacağını hiç tanımadığı birinden öğrenmişti Atlas. Gizemli Kimlik'ten.. Yaklaşık iki sene öncesine kadar bir zamandır, gerçek kimliğini büyük bir edayla kamufle edebilen birinden mailler almaya başlamıştı. Kimdi bu gizemli adam? Yoksa kadın mıydı? Kaç yaşındaydı? En önemlisi Atlas'ı nereden tanıyordu? Hiçbir fikri yoktu genç adamın. Tek birşey biliyorduki gözleri nefretle bakıyordu dünyaya, ağzından çıkan kelimeler intikama doğru yola çıkıyordu. Bu intikam yolunda nelerini verecekti? Merhametini? Ruhunu? Belkide içindeki en saf en güzel duyguyu, sevgisini verecekti bu kaosta. Kim bilir..