Pazar alışverişini yaptıktan sonra çay bahçesine geldi, feribotları da gören bir masaya oturdu. Ilık bir kış günüydü. 'Oh mis gibi kokuyor' dedi kendi kendine. Yalancı kışla tomurcuk veren ağaçlar, çiçekler ve denizin kokusunun bir kez daha içine çekti. ''Nazife Teyzeyi mi bekleyeyim kahveler için Nagihan Annem'' sesiyle irkildi. ''Öyle yap Davut, ama bir su getir bana önden'' dedi. ''Neden Anne der ki bana bu deli çocuk, hepsi 7-8 yaş büyüğüm ondan'' diye düşündü, 'Rahmetlinin icatları' diyerek de devam etti kendi kendine. Davut, suyu getirirken, 'aha geldi seninki de' dedi, arkasındaki yola baktı, Nazife Abla yine doldurmuş pazarı, 'noldu abla tüm pazarı aldın mı?' dedi. Davut'a da dönerek 'getir bakalım Davut kahvelerimizi' dedi. Bu sırada Nazife Abla soluklanarak oturdu masaya, 'Kız senin bu çay bahçen de olmasa ...' dedi. 'Ee nolmuş işte, rahmetliden bana kalanlardan, ne güzel gelip oturuyoruz kendi çay bahçemize fena mı?' dedi gülerek. 'Kız rahmetli deyip durmasana adama, öldüğü ne belli, diyorum sana günaha giriyorsun, bir adam bir adama kırk defa deli derse hesabı, kaçtı gitti de, rahmetli deme, öldüğü ne malûm?' dedi her zamanki tatlı sinirli sesiyle Nazife Hanım.All Rights Reserved
1 part