Benim ben uyurken ya üşürse diye üstümü örten,ben hasta olunca uykusuz kalan,çorbamı içiren,okuduğum okula gelip bana sürpriz yapan,birlikte uçurtma yapıp mavi gökyüzünde kaybettiğimiz,benimle futbol ya da basketbol oynayan,beni zincirli salıncakta her an düşerim korkusuyla yavaş sallayan,benimle birlikte ağlayıp benimle birlikte gülen,annemin en sevdiği vazosunu kırdığımda bana terlik savuran,bana yatağımın baş ucunda kitap okuyan,düştüğümde yaralarımı saran,elime diken gidince çıkarmaya çalışırken canı benden çok yanan,benim canım yandığında onun canı daha fazla yanan, öğretmenlerimin benden şikayetçi olup; Küçük afacanın annesinin ya da babasının derhal okula gelmelidir, türünden de bir talepleri hiçbir zaman olmayacaktı.Herkesin söylediğine göre onlar cennete gitmişler.Cennette beni bekliyorlarmış.Ama ya cehenneme gittilerse çünkü cehennem diye de bir yer varmış;Ve buraya gidenler yanıyormuş.
Azad Karan, yüreğinin tam ortasına kor gibi düşen Nida'nın aşkıyla yanıp tutuşmaya başlamıştır. Ateşi bir türlü dinmiyordur çünkü Nida onun yanından bile geçmek istemeyen, köydeki diğer insanlar gibi ondan korkan bir kızdır. Aşkının karşılığını alamayan Azad, bu yolda her şeyi göze almıştır. İyi ya da kötü, incinerek veya inciterek Nida'yı kazanmaya karar verir. Gözü ondan başkasını görmüyordur, Nida'nın aşkı onu olduğundan daha acımasız birine dönüştürür.
"Seni çok seviyorum, sen de beni seveceksin."