Abim kollarını benden çekip yüzümü göğsünden kaldırarak buğulu gözlerime baktı. "Niye ağlıyorsun?" "Geldin! Yanıma geldin! Mutluluktan ağlıyorum." Tekrar saçlarımı okşarken Emir de yanıma gelip gözlerime baktı. Bakışlarım birkaç saniyeliğine Emire kayarken gözlerindeki öfke çukurunu görünce bakışlarımı hızla ondan çekip abime döndüm. "Tabi ki geldim kardeşim. Özür dilerim. Geç oldu! Daha önce gelmeliydim ama gelemedim." "Geldin ya! Önemli değil." Önemliydi... Hem de çok önemliydi. Nasıl, idam masasındaki birinin imdadına boynuna yağlı urgan geçirilip altındaki tabure çekildikten sonra yetişilemezse ya da yetişirse de o öldüğü için bir önemi kalmamış olursa bizimki de öyleydi ama Emir ve ablalarının yanında abimle tartışmayacaktım. Abimin gözleri yüzümden karnıma kayarken utanmıştım. Utandığım tabiki de bebeğim değildi. Benimle ilgili aklında oluşabilecek düşüncelerdi. Saklayamayacak kadar büyüktü ama yine de üzerimdeki ince hırkayı karnıma saracakken elini karnıma koyup gözlerime baktı. "Geç kalmışım ama zararın neresinden dönersek kârdır. Bundan sonra hep birlikte olacağız. Yepyeni bir hayatımız olacak. Seni götüreceğim buradan." Abimin bu sözleri Emirdeki son sakinlik kırıntılarını götürürken abimin karnımın üzerinde duran elini çekip beni kolumdan tutarak abimden uzaklaştırırken bağırmaya başladı. "Sen kimi götürüyorsun? Seren benim karım ve karımı hiçbir yere götüremezsin!" Karım kelimesinin üzerine basa basa söylerken abim de yüzüne yerleştirdiği sahte gülümsemeyle Emire cevap verdi. "Karın! Zorla evliliğe sürüklediğin karın! ' Abi beni almaya gel' diye senden kurtulmak için beni çağıran karın! Ne kadar ironik değil mi?" *** Yayınlanma tarihi → «19.02.2016»← ♡