Bade tam kapıyı açarken kolundan yakaladığı gibi döndürüp onu kapıyla kendi arasına sıkıştırdı.
Bade sinirden zannettiği düzensiz nefeslerini alıp verirken, Arat Bade'sine bu kadar yakın olmanın heyecanını yine yaşamaya başlamıştı işte.
Bu hatun onu mahvediyordu. Yakıp, yıkıyor; küllerini her yere dağıtıyordu. Ama ne çareki; onun şifasıda, ilacıda bu kadındı!
"Bana bak Bade gözlerime bak!" diyerek bağırdı. Bade gözlerini tekrar korkusuzca Arat'ın gözlerine dikebilmek için elinden geleni yapıyordu ama, içinde ki bu çelişki varya; onu bitiriyordu. Sanki aklı başka yüreği başka bir şey söylüyordu, ortak noktada buluşamıyorlardı. Tıpkı Arat ve onun ortak noktalarını bulamadıkları gibi.
"Bırak beni!"
"Bırakmıyorum, konuşacağız. O yüzden her kimse ara onu gelemeyeceğini söyle. Çünkü bu akşam o yemek sen istesen de istemesen de yenilecek"
"Bunu bana zorla yaptıramazsın. Gelmiyorum. Elinden geleni ardına koyma!"
"Peki sen bilirsin o zaman seni tam şu an da öpmemde bir sakınca yoktur umarım. Madem gelmiyorsun cezanı çekmen lazım. Bende elimden geleni ardıma koymamış olurum! Karar senin Bade KARAER!"