"Ölümün şeffaf karlarını avuçladığım gün... Çölde yaşayan susuz kalmış bir bedevi gibi, suyu avuçlar gibi, engellenemez bir vahşilikle avuçlamıştım ölümü. Karlar erimişti avuçlarımda ve parmaklarımın aralarından akıp giden sular, tohum tohum damlamıştı ayaklarımın önüne. Damlalar tamamen hapsolduğunda zivitli toprağa, kara delikten bir sarmaşık gibi uzanan ölümün uyuşturucu kolları sarmıştı bedenimi. Bir kanca geçirmişti bedenimde iğreti duran ruhuma, çekmişti beni, diplerin de dibine. Fakat en dibe basıp da oraya kazınamadan bu huzurdan çirkin, iğrenç bir cımbızla koparılıvermiştim."