"Burada biri var." Donup kalmıştı.Nasıl anlamıştı?Burada olduğunu nasıl bilmişti?Lidya yakalanmanın endeşesiyle titreyen eliyle pantolonun cebine soktu ve telefonunu açtı.İlk sırada olan Demir'in adına tıkladı.O sırada adım sesleri zeminde izler bırakarak ona yaklaşıyordu.'Ara' tuşuna zar zor olsa da basabilmişti. Korkuyordu. Gözlerini kapattı.Ne yani ölecek miydi?Hemde bu şekilde?Burada?Dudaklarını dişledi.Ölümünü böyle hayal etmemişti.Aslında kim ölümünü hayal ederdi ki?O kadar hayal edecek şey varken kim bu kadar aptalca bir şeyi düşünürdü? Adım sesleri durduğunda derin bir soluk verdi. Yakalanmamıştı. Taki saçlarının arasından derisine işleyen metal ucun varlığını hissedene dek. Hayır. "Yakalandın." dedi ürpertici sesiyle sanki aklını okumuşcasına. Lidya gözleriyle karşısındaki adamı süzdü.Derin mavi gözlerin üzerindeki kaşları biçimli ve dümdüzdü.Ama bakışları her şeyi parçalayabilecek cinstendi.Genç kız zorla yutkundu.Silahın namlusu alnındaydı ve her şey o tetiği tutan kişiye bağlıydı. Yaşaması da Ölmesi de... ❃❃❃ "Ne yaptığının farkında değilsin değil mi?" dedi tekrar gözlerini genç kıza çevirerek. "Bu işin nereye varacağının?" Durdu ve devam etti. "Sen şuan iki uçurum arasında ince bir ipte karşıya geçmeye çalışan canbaz gibisin. Ama asıl önemlisi ne biliyor musun?" Lidya yüzüne daha çok yaklaşan Demir'in somutlaşmış öfkesini hissetti.Gözlerinin arasında sadece bir parmak mesafe vardı. "Sen o itle olduğun sürece o ipten karşı uçuruma geçip yere ayak bassanda kurtulamayacaksın.Kurtuluş yok." Ardından geriye çekildi. "Senin tek kurtuluşun benim.Sen seç Lidya.Ölüm mü yaşam mı?" ❃❃❃ ** "Öldürdüklerini asla unutma,çünkü onlar katillerini asla unutmayacak." NOT: Hikayenin konusu City Hunter adlı diziden esinlenerek kurgulanmıştır.All Rights Reserved