Çocuktum. Hep ellerimden tutardın. Saçlarımı okşardın. Çocuktum yaa! Masallarınla uyurdum. Şimdi büyüdüm, insanların yalanlarıyla uyuyorum. Dayanamasam da katlanıyorum. Sana da çok kızgınım... Yürü dedin, yürüdüm. Taşlara takılmadan, dizlerim kanamadan. Kimseye aldırmadan, uyu dedin, yürü dedin, koş dedin, insanları üzme dedin. Karanlıkta ne yapacağımı niye söylemedin? Merhaba anne! Sana da, yalanlarına da, ihanetine de, maskene de... Merhaba. Bugün terk edilişimin kaçıncı günü bilmiyorum. Sensiz geçen her dakika, bana bir ömür gelirken nasıl bilebilirim ki? Yine aklıma geldin. Sonra... Sonra fark ettim ki. Sen aklımdan hiç çıkmamışsın. Çok zaman geçti. Gram gücüm kalmadı. Unutmadım! Ardından beni hıçkırıklarla bıraktığın günü unutmadım. Sana gitme diye yalvardığımı unutmadım. Ayaklarına kapandığımı unutmadım. Söylesene be anne! O parkta nasıl terk ettin kızını? İnsan evladını bırakıp gider mi? Cami avlusuna bırakılan bir bebekten ne farkım var benim? Yorulmaktan yoruldum be anne. Çok sert düştüm bu kez yere. Tüm herkes, acıdı bana... Sen benim gülüşümü çok severdin. Peki neden çaldın benden? Gülen gözlerine kurban olduğum canıma mı kastın? Şimdi bir daha gül anne. Çünkü gidişin bitişim oldu...