Üniversiteye yeni gitmiş olan Öykü o gün başına geleceklerden bir haber en sevdiği tavşanlı pijamasını üstüne geçirip tembel tembel dişlerini fırçalıyordu. Okulun hemen yakınında da olsa evi sabahları geç kalmaya bayılırdı. Ev arkadaşları telefonlarına hapsolmuştu bile. Homurdanarak en sevdiği yorganının altına girerek kokusunu çekti. Bu huzuru seviyordu. Gözlerini kapatıp hiç uyanmamayı dileyeceği o uykuya dalmadan önce internetten tanışıp 2 yıl birlikte olduğu ve sonrada ayrıldığı adamı düşünemeden uykuya teslim olmuştu bile... Gözlerini panikle açtı Öykü çünkü lanet olsun o yatağında değildi. Gözleri açık olmasına rağmen heryer kapkaranlıktı. Ay ışığına önünü dönmesiyle ormanda olduğunu anlaması onda onu felç edecek bir şok etkisi yaratmıştı. Hızla koşmaya başladı nefes alamıyor ve kollarını kesen dalları göremiyordu. Bir düzlüğe fırlamasıyla farların burnunun ucuna kadar gelip durması bir oldu. Evet artık zonklayan başını hissetmiyordu çünkü yere yığılmakla meşguldü.