Kendimizi bildik bileli ağızlarından bir laf eksilmez "Seni oğluma alacağım" Bu kafayla büyütüldük, yaşa dolduk, okula gittik, okul bitirdik, iş edindik. Ve... Belli bir yaştan sonra artık evlenme vaktidir. Bu süreç içerisinde tüm kızlar/erkekler evlenme sendromu yaşar. Ha bir de etrafdakilerin sesi de eklenince...
"Emine teyzenin kızı kaptı gül gibi oğlanı! " "Fatma teyzenin oğlu nişanlandı!" "Senin de var mı vurulduğun?" "İnşallah düğün ne zaman?" "Alt komşunu duydun mu? Kızı ikiz doğurmuş!"
Vakit artık bana da gelmiştir. Tüm mahallenin yegane odak noktası oldum.
"Selma'nın kızı inşallah ne zaman?"
Aldatıldığını düğününde öğrenen Yeşim -yani ben- bir daha ne kadar talihsiz olduğunu kanıtladı. Hiç beklemediği anda kafasına konan talih kuşuyla işleri telafi etmeye kararlıdır.
Çünkü... Hiç düşündünüz mü? Bir bileklikle ne yapabilirsin ki? Yani, ne kadar ileri gidebilirsin ki?
•••
Bir Bileklik Bana Hiçbir Zaman Bu Kadar Değerli Gelmemişti (!)
O kadar zıtlardı ki, biri kor iken diğeri serinleten bir içim su gibiydi.
İşin aslı da buydu zaten. Denge zıtlık gerektirirdi. Yanarsan denge bozulur, yakarsan tek kalırsın. Onu olduğu gibi bırak, avuçlarına dolsun. Seyre dur, sustuğun zamanların acısını o çıkartır.
**
Genç kız, ölen babasının hattını kapatsa dahi yazmaktan vazgeçecek gibi durmuyordu.
Tek tik çifte döndüğünde kader çizgisi onun için bir kez daha kırıldı.
☯
"Susma. Çünkü dudağının üstündeki o çukur derinleştiğinde istesen de konuşamayacaksın."