"İnsanları zorlayan o küçük beyninide alıp git buradan !" Küçük adamın söylediği ilk cümleydi bu. Hayatla bağını koparmaya ramak kalmış bir adama karşı. Karşısındaki çehrenin bakışları hiçbir şekilde unutamayacağı keskinlikteydi. Hüznünün berraklığı yüzüne yansımıştı fakat gözleri dikti onun. Belli bir yere odaklı değil , karışıktı ruh hali ama belli değil , kırışıktı alnından şakaklarına inen çizgiler ... Onlar hayatın ona getirdikleriydiklerinde ibaretti . Ya götürdükleri... Gözlerinin pınarları kurumuş , çığlıklarından sağır olmuş kalbi , hayatla ilişkisini kesmiş bir bedeni , yeni solmuş bir teni ... Handan koşar adımlarla çıkmıştı . Küçük adama bakarken ki tek silahı gözyaşlarıydı elindeki . Zırhı , zırhı ise camdandı çatlamıştı çoktan. Kafasında binbir soru ile hava karardığında tekrar hana döneceğini bile bile koştu . Kollarını açtı koşarken , gerçek sarılmanın bedenle olmadığını biliyordu çünkü.