ELVIE
  • Bacaan 7,058
  • Undian 503
  • Bahagian 21
  • Bacaan 7,058
  • Undian 503
  • Bahagian 21
Sedang Ditulis, Pertama kali diterbitkan Mac 15, 2016
..."Tanrım! Eşsiz olduğu öyle bariz bir gerçek gibi görünüyor ki, bu eşsizliğin nereden kaynaklandığını sorgulamak saygısızlık gibi geliyor." diye tekrarladı Lord Arnold kendi duyabileceği bir fısıltıyla. Dudaklarından dökülen kelimeler, mum ışığının sarı yansımalarıyla birlikte dalgalandı ve odanın loşluğuna karıştı.

 Elindeki kitabı yatağının başında bulunan yeni cilalanmış çekmecenin üzerine koyarken, tekrarladı içinden bu sefer daha gizliceydi yankılanan hayranlık, bir süredir tuttuğu nefesini serbest bıraktı ve zihnini işgal eden düşüncelerin de aynı hızla uzaklaşmasını bekledi. Bir an tam arkasında, ensesinde Leydi Elvie'nin tatlı nefesini ve o nefesin ılık dokunuşunu hissetti- sadece bir an. Oturduğu kanepede saniyelerce kaldı taki nefesin ensesinde bıraktığı serin ürperti geçene kadar... 

 Ayağa kalktı ve kendinden emin bakışlarla odayı inceledi. Gözleri, odanın içini dolduran karanlığa saplandı; kulakları, nefes alıp verişinin hoş sesini duymak istercesine dikkatliydi fakat kendisinin, kesik soluklarından ve hızla atan kalbinin gümbürtüsünden başka birşey duyamadı. "Ah! Sonunda deliriyorum!.."

...

1800'lü yılların İngilteresinde, Northampton adlı kasabasında... Dünya üzerinde aşk denen duygunun cüretkarca gezindiğinden bihaber, varlıklı ve genç bir İngiliz Lordu... Kalbinin yerini unutmuş, hayatı sert rüzgarların hükmettiği bir kıştan ibaret olan yalnız bir Leydi... Tesadüfi bir karşılaşma sonrasında, aşkın davetkar tebessümü ile tanışan Lord Arnold'ın fikirleri değişecek ve bu davet herkesi yumuşacık güneşin ısıttığı, tatlı bir bahar sabahına uyandıracak. 

... 

 Tutkunun çiçeklendiği yerde, uzun süren bir kış sabahı için, gösterişli bir hayata ve alışkanlık yapan duyguların notalarına ithaf edilmiştir...


ⓒ Tüm Hakları Saklıdır.
Hak Cipta Terpelihara
Daftar untuk menambahkan ELVIE pada pustaka anda dan menerima kemas kini
or
#455tarih
Garis Panduan Isi
You may also like
KIZILCA oleh __Katre__
19 bahagian Sedang Ditulis
Hafiften yaklaştı Yiğit. Bununla birlikte aynı anda geri gitti Dilruba. Yere bıraktığı bidona takılsa da Yiğit'e kalmadan toparladı kendini, azıcık utandı al al oldu yanağı. Öksürdü, soracağı sorudan emin olmayarak şöyle bir etrafta gezdirdi gözlerini Yiğit. Ağaca, kurda, kuşa, yerdeki tırtıla, köşede şip şip su içerek keyifle kendilerini izleyen kediye baktı. "Yavuklun var mı? Bi' sevdiğin?" Ani bir şok geldi geçti Dilruba'nın mavi gözlerinden. Köşedeki kedi bile şok olmuş gibi su içmeyi bıraktı. Bir tövbe çekti sessizce. 'Belli...' dedi kendi kendine. 'Bu az çapkın değil. Tipi de müsait az kız koşmuyordur bunun peşinden.' Bir elini beline koydu, eğilip bidonunu aldı eline. "Var!" dedi. Bilmem kaç bıçak saplandı Yiğit'in gönlüne. Ardından söylediği sözler bir bir söktü o bıçakları, yarasını sardı, üzerini bile öptü. "Kocam var benim, bebem de karnımda! Yanımda seni görürse vurur topuğundan alimallah! Hadi var git yoluna." Saçını savurur gibi başını salladı şöyle bir. İçinden 'Hıh!' demeyi de ihmal etmedi. Eli belinde ardını döndü, salına salına gitti tahta kapıya. Girmeden önce arkasını dönüp kontrol (!) etme amacıyla baktı sadece. Göz göze gelince çekemedi birazcık bakışlarını. Eli cebinde kendine bakıp gülümseyen adamda takılı kaldı gözleri. O hafifçe başını eğip selam verince kendine geldi. Omzunu silkti nazlı nazlı. Ayaklarındaki çamuru otlara silip girdi tahta kapıdan içeri. Ardında ise derince iç çeken Yiğit'i bıraktı şüphesiz. "Ah ulan!" dedi cebinden sigarasını çıkarırken. "Ah ulan Kızılca, yaktın beni!" Kızılca'sının onu yaktığı gibi o da sigarasını yaktı. Akşama kadar ayrılmadı oradan, belki camdan başını uzatır diye.
You may also like
Slide 1 of 10
KIZILCA cover
İskoçya'nın Esiri (Tamamlandı) cover
Cariye'nin İkinci Hayatı cover
MAL-İ HÜLYA  cover
Sahip cover
İkinci Yaşam 1-2 cover
Kötülük Yaşamak İstiyor cover
Dük ile Beş Çayı cover
izdüşüren cover
Bir Erik Meselesi cover

KIZILCA

19 bahagian Sedang Ditulis

Hafiften yaklaştı Yiğit. Bununla birlikte aynı anda geri gitti Dilruba. Yere bıraktığı bidona takılsa da Yiğit'e kalmadan toparladı kendini, azıcık utandı al al oldu yanağı. Öksürdü, soracağı sorudan emin olmayarak şöyle bir etrafta gezdirdi gözlerini Yiğit. Ağaca, kurda, kuşa, yerdeki tırtıla, köşede şip şip su içerek keyifle kendilerini izleyen kediye baktı. "Yavuklun var mı? Bi' sevdiğin?" Ani bir şok geldi geçti Dilruba'nın mavi gözlerinden. Köşedeki kedi bile şok olmuş gibi su içmeyi bıraktı. Bir tövbe çekti sessizce. 'Belli...' dedi kendi kendine. 'Bu az çapkın değil. Tipi de müsait az kız koşmuyordur bunun peşinden.' Bir elini beline koydu, eğilip bidonunu aldı eline. "Var!" dedi. Bilmem kaç bıçak saplandı Yiğit'in gönlüne. Ardından söylediği sözler bir bir söktü o bıçakları, yarasını sardı, üzerini bile öptü. "Kocam var benim, bebem de karnımda! Yanımda seni görürse vurur topuğundan alimallah! Hadi var git yoluna." Saçını savurur gibi başını salladı şöyle bir. İçinden 'Hıh!' demeyi de ihmal etmedi. Eli belinde ardını döndü, salına salına gitti tahta kapıya. Girmeden önce arkasını dönüp kontrol (!) etme amacıyla baktı sadece. Göz göze gelince çekemedi birazcık bakışlarını. Eli cebinde kendine bakıp gülümseyen adamda takılı kaldı gözleri. O hafifçe başını eğip selam verince kendine geldi. Omzunu silkti nazlı nazlı. Ayaklarındaki çamuru otlara silip girdi tahta kapıdan içeri. Ardında ise derince iç çeken Yiğit'i bıraktı şüphesiz. "Ah ulan!" dedi cebinden sigarasını çıkarırken. "Ah ulan Kızılca, yaktın beni!" Kızılca'sının onu yaktığı gibi o da sigarasını yaktı. Akşama kadar ayrılmadı oradan, belki camdan başını uzatır diye.