..."Tanrım! Eşsiz olduğu öyle bariz bir gerçek gibi görünüyor ki, bu eşsizliğin nereden kaynaklandığını sorgulamak saygısızlık gibi geliyor." diye tekrarladı Lord Arnold kendi duyabileceği bir fısıltıyla. Dudaklarından dökülen kelimeler, mum ışığının sarı yansımalarıyla birlikte dalgalandı ve odanın loşluğuna karıştı.
Elindeki kitabı yatağının başında bulunan yeni cilalanmış çekmecenin üzerine koyarken, tekrarladı içinden bu sefer daha gizliceydi yankılanan hayranlık, bir süredir tuttuğu nefesini serbest bıraktı ve zihnini işgal eden düşüncelerin de aynı hızla uzaklaşmasını bekledi. Bir an tam arkasında, ensesinde Leydi Elvie'nin tatlı nefesini ve o nefesin ılık dokunuşunu hissetti- sadece bir an. Oturduğu kanepede saniyelerce kaldı taki nefesin ensesinde bıraktığı serin ürperti geçene kadar...
Ayağa kalktı ve kendinden emin bakışlarla odayı inceledi. Gözleri, odanın içini dolduran karanlığa saplandı; kulakları, nefes alıp verişinin hoş sesini duymak istercesine dikkatliydi fakat kendisinin, kesik soluklarından ve hızla atan kalbinin gümbürtüsünden başka birşey duyamadı. "Ah! Sonunda deliriyorum!.."
...
1800'lü yılların İngilteresinde, Northampton adlı kasabasında... Dünya üzerinde aşk denen duygunun cüretkarca gezindiğinden bihaber, varlıklı ve genç bir İngiliz Lordu... Kalbinin yerini unutmuş, hayatı sert rüzgarların hükmettiği bir kıştan ibaret olan yalnız bir Leydi... Tesadüfi bir karşılaşma sonrasında, aşkın davetkar tebessümü ile tanışan Lord Arnold'ın fikirleri değişecek ve bu davet herkesi yumuşacık güneşin ısıttığı, tatlı bir bahar sabahına uyandıracak.
...
Tutkunun çiçeklendiği yerde, uzun süren bir kış sabahı için, gösterişli bir hayata ve alışkanlık yapan duyguların notalarına ithaf edilmiştir...
ⓒ Tüm Hakları Saklıdır.
Ülkü, 20 yaşında genç bir tarih öğrencisidir. Fatih Sultan Mehmet'in bilginliğine hayran olan Ülkü, bir gece gökyüzüne bakarken dile getirdiği şu sözlerle tüm yaşamını değiştirir: "Keşke Fatih Sultan Mehmet'le tanışabilseydim."
Uyandığında kendini 1453 yılında, Osmanlı sarayının görkemli ama bir o kadar karmaşık dünyasında bulur. Gözlerini haremde açan Ülkü, o dönemin kuralları ve gerçekleriyle yüzleşmek zorunda kalır. Artık o, tarihin bir parçasıdır. Ancak bu nasıl olmuştur?
Ülkü, bir yandan kendi zamanına dönmenin yollarını ararken, diğer yandan Fatih Sultan Mehmet'in güçlü ve bilge kişiliğiyle tanışır. Genç padişahın yalnızca bir yönetici değil, aynı zamanda bir insan olduğunu keşfederken tarihin tozlu sayfalarına yazılmayan gizemlerle yüzleşir. Bu yolculuk yalnızca geçmişe değil, kendi ruhuna da bir yolculuk olacaktır.
"Geceyi Yaran Kadın", tarih ile hayal gücünün harmanlandığı, zamanda yolculuğun büyüsünü ve geçmişin derinliklerindeki sevgi, düzenbazlık ve çabayı işleyen sürükleyici bir öykü. Ülkü'nün sırlarla dolu yolculuğuna katılmaya hazır mısınız?