Gözlerine hep içine attığı çaresizlikleri birikmişti. Yorgundu. Kirli sakalı yüzünü kaç gündür tutuyordu? Elmacık kemiklerinin üzerine gerilmiş derisi bu kadar ince miydi? Sırtımı yasladığım duvar alçısız mıydı? Dişlerini dudaklarına geçirmiş bakıyordu. Çaresizlikle. Tüm yüzüne işlemiş bir çaresizlik. Saçları dağınıktı. Her bir teli ayrı yönü gösteriyordu. Kurumuş dudaklarını ıslattı. Ve ben başka şeyler de görmeye başladım.Bu odada kavga ettiğimiz günler. Siyah duvarlara çarpan sözler ve sırtımın yaslandığı duvar. Alçılı olanlar. Saklanmak için sırtımı dayadığım değil, onunla arasına sıkıştığım, kaçmamam için elini dayadığı duvar. Şimdi bana bakıyordu. Uğultular vardı. Oturtturulduğu sandalyede etrafını sarmış adamları duymuyor gibiydi. Benim gibi. Sadece bakıyordu. Yüzüne hapsolmuş, hayatımı verdiğim iki yıldır; tanıdığım 8 yıldan beri hiç rast gelmediğim bir acınasılıkla. Benim odada olduğumu bir tek o görüyordu çünkü dışarıya açılan bu kapıdan bir tek o ve ben haberdardık. Ve ben şimdi, her vakit yanından kaçmak için fırsat biçmeye uğraştığım adamı kurtarmak istiyordum.
3 parts