''İnandığın şeye dönüşürsün,'' Dönüşüm kaçınılmazdı. Onu kontrol edebiliyorsan şanslı sayılırdın, çünkü kontrol güç demekti ama eğer o gücü kontrol edemiyorsan... İşte o zaman felaketin kaçınılmaz olurdu. ''...ve sonra inandığın şeyin ta kendisi olursun.'' Basit bir denklemin üzerinde oynamamız gereken oyunlar vardı. O oyunu ya kazanır ya kaybederdik ya savaşır ya izlemeyi tercih ederdik ya kalmayı seçer ya da kaçmayı yeğlerdik... Tercihlerimiz, kaderimize yön veren yol ayrımlarından ibaretti ve aslında bizim için yazıldığını düşündüğümüz her bir son, sandığımız gibi önceden belirlenmiş birkaç karalamadan ibaret değildi. O sonu kelime kelime, cümle cümle işleyen ellerimiz, gücünü acılarımızdan alıyordu. ''Ya inandıklarımız yanılgılardan ibaretse...'' Avuç içlerimizde, varlığımızdan bir parçaymış gibi büyüttüğümüz onlarca yalanın içinde gözlerimiz doğruyu arıyordu fakat doğru, bulunduğunda bile ona yaklaşmak cesaret isterdi. ''O zaman da bütünüyle bir yanılgıdan mı ibaret oluyoruz?'' Doğrular, gerçeklerdi ve gerçekler her zaman acı verici olurdu. İnsanoğlu olarak bizler acıya duyarlı varlıklar olarak doğmuş ve yaşamımız boyunca bize acı veren ne varsa ondan kaçmayı çalışmıştık. Çünkü bir yanımız asırlardır ilkelliğini devam ettiriyordu. ''Gerçekten inandığın şeyler seni asla yanılgıya uğratmaz!'' Acı bizi dönüştürür, büyütür ve güçlendirirdi. Denklem ise basitti. ''En zeki veya en güçlüler değil, değişmeyi en iyi şekilde başarabilenler hayatta kalır.'' dı. 2018 Kapak Tasarım: İnstagram: @wattpadkapaktasarim (İrem Z. Nar)