"Biliyorum sana giden yollar kapalı,"* diye fısıldadı Lal gözlerini kapatarak.
Simsiyahtı şimdi tuval. Elindeki kalın fırçayla karıştırıyordu paletteki renkleri. Maviyle kırmızıyı, sarıyla turuncuyu, siyahla beyazı. Fakat renkler bir türlü karışmıyor, istediği tona bürünmüyorlardı.
Maviyi düşündü.
Sonsuzluğu, denizi; uçsuz bucaksız okyanusları. Bir bulut belirdi siyahlığın içinde. Ardından bir tane daha. Özgürlük gibi, eşsiz bir ferahlık beliriverdi.
Beyazı düşündü.
Bir martı doğdu, karanlığın orta yerine ışıklar saçarak. Bir gün gibi doğmuştu, siyah tuvale.
Turuncuyu düşünmek istedi.
Karamel darbeler, atmak istedi tuvale. Upuzun karamel saçlar çizmek istedi, içi yana yana.
Yoktu karamel. Elinde, avucunda kalan tek umudunu da böylece yitirdi. Siyahlıkla yetinmeyi seçti, nihayetinde. Tuval, bir anda karanlıkla bezendi.
Buruk bir gülümseme peyda oldu dudaklarına. "Üstelik sen de hiçbir zaman sevmedin beni."
&
Elindeki plağı çeviriyordu Ali Asaf. Gözleri,camın ardında rüya gibi gözüken boğazdaydı. Boğaz köprüsü, kırmızıya büründüğü an, elindeki plağı masanın üstüne bıraktı. Gözleri, manzaraya takılı kalmışken sağ elini saçlarının arasından geçirdi. Yavaşça ayağa kalkıp pencereyi açtı ve derince nefes almaya başladı.
Ve, o anda belki de dünyanın bir ucunda kendisi için atan kalbi yoksayarak mırıldandı.
"Ellerini ver, ver ellerini. Seni öldüreceğim. "**
*: Özdemir Asaf.
kirikkalplerduragi: Nasıl bu kadar değişebilirsin?
kirikkalplerduragi: Bu kadar kısa sürede nasıl böyle birisine dönüşebilirsin?
kirikkalplerduragi: Bugün ne yaptığının farkında mısın sen?
kirikkalplerduragi: En yakın arkadaşını döverken nasıl gözün böyle kararabilir?
𓆟