(Şafak Serisinin 2. Kitabıdır.) Koyu kızıla boğulmuş bir hikayenin baş kahramanlarının kanından gelen gençler... Hayatları boyunca dostluk, aile, sevda, umut ve destek olmanın anlamını büyüklerinden öğrendiler. Bütün zirvelerin gücü olacak insanlar bir araya geldiğinde yenilmez zannedilen her şey yıkılmaya mahkum kalırdı. Ve gençlik her zaman toyluk anlamına gelmezken, her yaşanmışlık da daha güçlü yapmazdı insanı. Eğer ki gözü kara birisi olacaksa asla tek başına yaşayamazdı. Her düşman sanıldığı kadar düşman değilken, her aşk da sanıldığı kadar vefalı olamazdı. Zirvedeki bir devrin başlangıcı sert rüzgarlara karşı koyuşla başlarken, gökkuşağının her rengini kalbinde yaşayabilen insanlar olmasını dilemek en büyük güçtür. Peki ya hem gökkuşağı hem de gecenin şafağı olsaydı? Her gün mutlu eder miydi insanı? Veya her kadın fark edebilir miydi dibindeki sevdalı adamı? Bir adam ne denli katlanabilirdi bağıran yüreğini susturmaya? Her umut edilen koca bir boşluğa sürüklerse adamı ve her kahkaha yakarsa bir kadını... Sevda az kitlenin nasibi ise, Umut güçlü bir kitleye hitap eder. Her kararan günün doğan bir güneşi, Her günün çöken bir karanlığı vardır. Ve bir adam namludan çıkan kurşun kadar tehlikeli severken, Bir kadın kara şafak kadar sert gömebilir yüreğine sevdasını. Sevda hiç bir zaman basit bir zar atma oyunu değildir. Aksine sanıldığından daha ağır bir sahneye çıkmıştır insanoğlu. Asıl mesele o sahnenin perdesi; Siyah mı? Beyaz mı?
56 parts