Завершенная история, впервые опубликовано апр. 02, 2016
Для взрослых
Selim Han döneminde, İran hükümdarı Şah İsmail, kıymetli mücevherler ile dolu bir hediye sandığı gönderiyor, hünkâra.Sandık açılır. İçinden çeşit çeşit değerli taşlar, kıymetli atlas, kadife kumaşlar çıkar.Fakat, sandık açılır açılmaz, etrafa pek fena bir koku yayılır.Önce, hiç kimse bir anlam veremez, nadide mücevherler ile dolu sandıktaki bu fena kokuya.Sonra, mesele anlaşılır.Sandığın dibine insan dışkısı doldurulmuş. Yani, Şah İsmail, aklı sıra, cihan padişahına hakaret ediyor...(!)
Cihan padişahı emir verir,
" Herkes düşünsün, bu edepsizliğe, Osmanlı'nın şanına yakışacak şekilde bir mukabelede bulunmalıyız. " Ve çözümü yine kendisi bulur.
Aynı şekilde değerli mücevher ve kumaşlarla süslü bir sandık hazırlatılır.
Sandığın içine, o zamanın en nefis gül kokulu lokumlarından hazırlanmış bir kutu yerleştirilir.Kutunun altına da, bir satırlık yazıdan ibaret pusula (not) iliştirilir.Hediye sandığı, itina ile süslendikten sonra, Şah İsmail'e gönderilir.Sandık, Şah'ın huzurunda açılır
On altı yaşındaki Reena zamanda donduruldu. Yıllar sonra gözlerini yeni bir dünyaya açtı. Ait olduğu medeniyet yok olmuş ve geriye yalnızca bir ülke kalmıştı; Ocria.
Reena, geçmişinin sır perdesi aralamaya çalıştıkça kendisini daha büyük bir çıkmazda buldu. Neden bu yeni ülkede kimse sorularını cevaplamaya yanaşmıyordu? Hükümet doğru mu söylüyordu?
Gerçekten Ocria'nın dışında hayat yok muydu, yoksa bu, onları içerde tutmak için uydurulan bir yalandan mı ibaretti?
Ocria'daki dengesizlikler kısa sürede Reena'nın gözüne çarpmaya başladı. Kendisi gibi sorgulayan insanları bulması zor olmayacaktı. Gençler başlarına geleceklerden habersizdi. Peki sonunda Ocria'dan çıkmanın bir yolunu bulabilecekler miydi?