Cehennemin dipsiz çukurlarında yanarken, günah obruklarına saplanmış bedenler, yanacaktı. Bu kaçınılmaz bir gerçekti ve cehennem de azap görenlerin ıstıraplı sesi bulutların ağlamasına, cennette ki insanlarınsa hüzünlenmesine sebep olacak kadar acı vericiydi. Çıngıraklı yılan sesleri, kötü bir sonu hak etmeyecek temiz hislerin üzerinde ki kader ağlarıyla birlikte olmuştu. İlk günah ve günaha davet eden çan sesleri ilahi gibi kulakları okşarken, cennete giden tüm yollar kapanmıştı. Issız, yalnız, kimsesiz insanların bir arada toplandığı, bağırdıkların da seslerini duyuramayacakları için ellerinden akan kanların yere damlamasını izlemek bile, Tanrı tarafından verilen bir lütuftu. Onlar günahkârlardı, kirli avuçlarına binlerce masumun yakarışları sinmişti ve bunun hesabı ağır olacaktı. Ateşin en harlı yandığı çukur da can çekişen bir adam; ateş rengi gözlerin de cehennemden izler var. Ne iyi, ne kötü. Onun için ne cehennem, ne cennet var. Berzâh âlemin de sıkışmış biri, nereye giderse gitsin geçmişi onun ardından sürüklenecek ve boynuna merhametli şeytan gibi sarılacak. Ve geçmiş, kaçılması imkânsız olan ölümle birlikte gelip, tüm çıkış kapılarına tohumlarını serpti. Şeytanın girdiği yoldan dönme şansı yokken, cehennem de yanmayı bekliyordu; ömrünün son demlerini yaşayan bir kıza âşık olmadan önce. EMİNE DEMİRCİ 2 NİSAN, 2016. ©Tüm hakları saklıdır.
52 parts