"Oda gitti, terk etti beni." diye ağlayan adama baktım garipçe. "Beni bırakmaması lazımdı duydun mu beni?" diyerek yakama yapıştı sanki bende ki bazı şeyleri anlamış da yapmayacağımı biliyormuş gibi. "Onu son bir kez göremedim, benimle barıştığını söyleyemeden öldü! Keşke-"elleri yakamdan aşağıya beton zemin ile buluştuğunda umursamazca ona baktım. Tek derdim buradan biran önce gitmekti tamam mı? Birden gelen ses bile diyemeyeceğim sadece hissettiğim ama sanki karşımda konuşuyormuş gibi olan şey ile öylece kaldım. Adamı itekleyip gitme planım da böylelikle suya düştü. "Oğluma yardım et, ona küs ölmediğimi bilmesini sağla. Bunu bir tek sen yapabilirsin bir anne olarak yalvarıyorum sana." saliselik bir şey olabilirdi ama kendi durumumu göz önünde bulundurunca bir anneye yardım etmem gerekiyordu ve dediği de doğruydu ona benden başkası yardım edemezdi. "Annen sana küs olarak ölmedi. Seni o tartışmadan hemen sonra affetti ama senden özür bekledi sadece"dedim soğuk sesimi olabildiğince normal tutmaya çalışırken. Adam şaşkınlıkla bana baktı sanki dediklerim onun kendine gelmesini sağlamış gibi sağına soluna anlamlandıramayan bakışlar attı ve en sonunda kahverengi gözlerini bana dikti. "Bunu sen nereden bileceksin ki?" dedi aksi bir halde. Bana kafa mı tutmuştu o? ** "Ne yaptığını sanıyorsun!" diye bağıran adama karşı sadece kolunu sıkıca tutup kaçmasını engelliyordum hoş gelmek istemese çok kolaylıkla beni halt edebilirdi ya neyse. Yeterince ıssız sokağa girdiğimizde etrafı inceleyip gözlerine baktım. "Sakın gözlerini benden ayırma!" dememe karşı sadece iyice şaşırmıştı ama birden etrafımızı buz mavisi duman kaplayınca gözlerinde ki korku, telaş ve şaşkınlığı daha net görmüştüm. Saniyeler ilerledikçe sadece şaşkınlık kalmıştı. "Anne! Ama sen ölüsün." ** Hiç bir şey bu kadar SOYUT olmamıştı. HeyeAll Rights Reserved