Yaşanılan yada yaşanmış olan ne varsa mavi gözlerimin ahengin de anlamını yitiriyor. Ben Azra Güntekin, kaybolan satırların kızı. Sessizliğin en köhne yalnızlığın da yazıyorum. Mutlu bir ailenin altında gizlenmiş olan gerçeği ancak bunun enkazın da görmek zorunda kaldım. Yalanlarla çevrelenmiş sahte bir hayatın yokluğunu hissetmek ne acı. Sadece düşünüyorum ve aklıma gelen tek şey annemin biricik kızı için yıllarca oynadığı oyunda benim zarar görmemem adına verdiği uğraş onun ölümüyle son bulması, çok garip. Ölüm gecenin karanlığa hükmü olsa gerek yada karanlık mi hükmü veren? Bilemiyorum aslında pek umursamıyorum da sonuç belli, bir ölü ve kaybolan sessiz masum bir ruh. Ve o an onu görüyorum. Tüm gerçekliği beni kuşatırken kollarına sarıyor. Sevgi ve huzur tıpkı annemin sarılışı gibi, onun kokusuyla kıyaslayamasam da kendine has ruhumda birakiyor izini. Kulağımda basit bir uğultu var buna sebep olan silahın çığlığı titrememe neden olurken onun simasını anımsıyorum. Gözünden akan yaşın oluşturduğu iz sanki kaybolan ruhumun habercisi gibi duruyor yanağında. Basit bir anımsamanın son kez kapattığım gözlerimde yankı bulmasına dair aynı izi taşımak istercesine gözlerimden damlıyor yanaklarıma. Tek bir farkla ben onun hayaline özrümü konduruyorum ve onun gerçeğinde hayal oluyorum. Biliyorum ki hayalimin bıraktığı gerçekler kaybolan satırların ardında gizli.